14 Eylül 2007
İşte faşist cunta artığı üniversite !
6 Kasım'a giderken YÖK'e yakışan yıldönümü uygulaması; intihal yapan değil, üretimi çalınan cezalandırıldı!..
Yukarıdaki isim 30 binden fazla abonesiyle ülkeleri, bilimsel literatürün matematik alanında değerlendiren uluslararası organizasyonların kararlarında etkili olan bir yayına ait.
İşte bu uluslararası dergi Ağustos sayısında 12 Eylül cuntası tarafından önce darmadağın edilip sonra yeniden oluşturulan ve tepesine kondurulmuş inzibat kulübesi olarak 28 yıl içinde defalarca yapılan değişikliklerin sonuncusunda Üniversiteler Arası Kurul adını almasına karşın özündeki faşist anlayışı koruyarak bugüne kadar taşınan YÖK'ün suratına tüküren bir açıklama yayımladı.
Derginin editörü tarafından yazılan yazıda, Türk matematikçilerin intihal içeren makalelerini yayınladıkları için okurlarından özür dilendi. İntihal bilgi hırsızlığının bilimsel literatürdeki adı. Uluslararası düzeyde hırsızlığı teşhir edilenler ise Konya Selçuk Üniversitesi’nde pusuya yatan bir profesör ile doktora öğrencisi.
Türk hocalar çalışmıyor aşırıyor
Daha önce de, 14 fizikçisine ait 67 makalenin bilgi hırsızlığı tespitiyle uluslararası elektronik makale arşivi "arXiv"den atılan Türkiye üniversiteleri, 2003 yılında Konya Selçuk Üniversitesi’nde yaşanan hırsızlıkla adını bir kez daha duyurdu.
Matematik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Durmuş Bozkurt ile doktora öğrencisi Kerem Yamaç, Applied Mathematics and Computation’da yayımlanan makalede, aynı Üniversite'de çalışan Prof. Dr. Haydar Bulgak ve eşi Dr. Ayşe Bulgak’ın uluslararası bilim dergilerinde yayımlanan iki makalesinden kaynak belirtmeden alıntı yaptılar.
Alman profesör baktı anladı, YÖK 2 senede anlayamadı
Bilimsel literatürü hırsızlık dışındaki amaçlarla takip edenlerden, Münih Teknik Üniversitesi'nde görevli Prof. Dr. Hans Joachim Bungartz’ın uyarısı üzerine, Bulgak çifti durumu üniversite yönetimine ve YÖK’e iletti.
İki makalenin karşılaştırılıp sonuca varılması tam iki yıl sürdü ve Selçuk Üniversitesi, doktora öğrencisi Kerem Yamaç’ı üniversiteden uzaklaştırdı.
Tez denetmen ve danışmanı olan Prof. Dr. Bozkurt ise "olayda dahli bulunmadığı" gerekçesiyle aklanmakla kalmayıp terfi ettirilerek, Matematik Bölüm Başkanlığı’na getirildi.
Aşırana terfi, çalışana sürgün
Yıllarca süren emeklerinin ürünü olarak ortaya koydukları ve uluslararası dergilerde yayınlanan çalışmalarının bilgi hırsızı arsızlar tarafından kopyalandığı ta Münih Üniversitesi'nden tespit ve teşhir edilen Bulgak çifti ise şikayetçi olup rezilliğin deşifre edilmesine ortak olmak "suçuyla" mahkum edilip, üniversitenin merkezi dışındaki kampüslere sürüldüler.
Fakat YÖK'lenmeleri bununla sınırlı kalmadı. Lisans derslerine uzun süre sokulmadılar. En son, verilecek boş kadrolu lisans dersi olmadığı gerekçesiyle Dr. Ayşe Bulgak üniversiteden uzaklaştırıldı.
Hırsızın terfi ettirildiği Selçuk Üniversitesi'nde, süründürülen mağdur durumuna getirilen Dr. Ayşe Bulgak ancak, idare mahkemesinde açtığı davayı kazanması sonrası geri dönebildi.
Bulgak çiftinin önce araştırmalarına sonra da muhatap edildikleri baskılara karşı mücadelesi tam iki yıl sürdü.
Sorumlu hırsızlığı ödüllendirenlerdir
Bu sırada da Prof. Dr. Hans Joachim Bungartz, iddialarını kanıtlarıyla Applied Mathematics and Computation’da yayınladı. Prof. Dr. Bozkurt ve öğrencisi Yamaç’ın makalelerinde, Ayşe Bulgak’ın makalesini içerik ve kurgu açısından neredeyse birebir kopyaladığını, dil hatalarını bile aynen aldığını, buna karşın sadece bir yerde kaynak gösterdiğini Selçuk Üniversitesi ve YÖK/ÜAK'ın yüzüne çarptı.
Derginin 15 Ağustos’ta yayınlanan sayısında da editör John Casti, intihal yapılan bir makaleyi yayınladığı için matematik dünyasından ve Bulgak çiftinden özür diledi.
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere ise yaptığı açıklamasıyla bunun tekil bir durum olmadığını ortaya koyuyor:
Yüzümüzü kızartan, ülkemiz bilim insanlarının uluslararası saygınlığına çok büyük darbe vuran bu rezaletin baş sorumluları, bugüne kadar ortaya çıkan bilim hırsızlıklarını görmezden gelenlerdir. Ahbap çavuş ilişkileri ile yok saymalar, bilim hırsızlıklarını aklamanın sonucu budur. YÖK, Üniversitelerarası Kurul, rektörler, dekanlar derhal önlem almalı. Doktora, yardımcı doçentlik, profesörlük jürilerinin oluşturulmasındaki sakatlık bilim hırsızlığının önünü açıyor. Önlem alınmazsa Türkiye’nin bilimi, akademisyenleri daha ağır darbeler alabilir.
Sosyalizm olmadan onurlu bir yaşam yok
İşte işçilerin, çocuklarının geleceklerini kurtarmaları umuduyla varlarını yoklarını harcamayı göze aldıkları Türkiye üniversitelerinin durumu böyle.
En kestirme ifadesiyle, proletaryanın emek gücünden/alınterinden karşılığını ödemeksizin el konulan değerle varolan kapitalizmin, akademisi de, bilimi de emek hırsızlığıyla var oluyor.
Ve içinde emek olan herşey, emek gücüyle varedilen her gün bu emekgücünün sahiplerine profesör de olsa, işçi de olsa sosyalizm olmadan asla onurlu bir yaşam süremeyeceklerini gösteriyor.