Sunday, September 30, 2007

Arxiv - ÜNVANLAR TUVALET KAĞIDIDIR

http://www.milliyet.com/2007/09/27/yazar/munir.html

Metin Munir , Millyet , 27.09.2007

Metin MÜNİR
MAALESEF DOSYALARI YAYINLAYAMAM
26 Eylül 2007
İntihal yani bilim hırsızlığını araştırmaya başlayınca bu ahlaksızlık türünün akademi dünyamızın madeninde çok kalın ve zengin bir damar olduğunu keşfettim.
İntihal ve bununla ilişkili diğer ahlaksızlık konuları üniversitlerimizin dokusunu çürütüyor.
Yazılarım çıkmaya başladıktan sonra bana birçok intihal dosyası gönderildi. Bir profesör zahmet etmeyip evime kadar geldi.
Maalesef bunları yayınlayamam. Metinleri kaşılaştırınca intihali, görmek mümküm ve çok kolay. Ama uzmanların inceleyip intihal olarak damgalamadığı dosyaları benim yayınlamam doğru olmaz.
Bu iş Yüksek Öğrenim Kurumu'nun ve teker teker üniversiteleri işidir. Maalesef YÖK bu konuya gerekli önemi vermeyerek ahlaksızlığın yaygınlaşmasına ve kök salmasına olanak sağlıyor.
Gerçi YÖK ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 14 fizikçinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları iddiaların en sonunda gündemine aldı.
Ama çoğu zaman ortaya çıkan intihal olayları örtbas ediliyor.
Öğrencilerin ve akademisyenlerin bu örtbas işlemlerinden haberdar olmaları mensubu oldukları camiaya karşı olan güveni, sarsıyor. Ahlaksızlığın yükselmek için geçerli bir yöntem olduğu kanaatini yaygınlaştırıyor. Hırsızlık geçer akçe oluyor � politkada ve bürokraside rüşvetin, balı tutanın parmağını yalamasının olağan sayıldığı gibi.
Bilimde dürüstlük bilgiden önce gelir. Dürüstlük � ahlak � kendi başına bir değer ifade eder. Dürüstlükten arıtılmış bilim işte bizde sık sık olduğu gibi kopya, uyudurma, hırsızlık vesaire oluyor.
Bu konuya bir süre ara verebilirim. Gazetedeki görevim ekonomi konularında yazı yazmaktır. Ama peşini bırakmayacağımdan emin olabilirsiniz.

Selcuk Aşkın
ÜNVANLAR TUVALET KAĞADIDIR
Üniversitelerdeki kopyacilik konusu, amnezik olan toplumda anlik bir esinti oldu!
Akademik unvanlarin alim sekli, bunlari almis olanlarin duzeyi, tum sistemin isleyisi, emir-komuta zinciri hiyerarsi icinde calisan universitelerin bilim yoksunu oldugunun ortaya cikmasi 'devletin yuksek cikarlarina' uygun dusmeyebeilir.
Ulke disinda, Turkiye'den alinan unvanlarin, birkac universite disinda, tuvalet kagidi olmasi da baska bir gerceklik.
Konuya yakinda donmeniz umuduyla.

Prof.Dr.Haluk Yetkin
ALMANYA'DAN KOVULAN PROFESÖRLER
Ben, üniversitelerimizin sorunlarını buzdağına benzetirim. Görünen veya görülmek istenen su üstündeki bölümüdür.
Zamanınızı daha fazla almadan size bir anektod aktarmak isterim;
1919' da Kaiser Wilhelm II. sürgündedir. Almanya'dan ziyaretine gelenlerle konuşur. Ülkede başta sanayi, tarım ve ticaret olmak üzere ekonominin çöktüğünü öğrenir (Berlin Ulaşım ve Teknoloji Müzesinde 1919 yılına ait bir banliyo treni biletinin üzerinde 3 Milyar Mark yazılı olduğunu gördüm). Üniversiteleri sorar, çok iyi durumda olduklarını öğrenir ve "Korkmayın, kısa sürede toparlanırız" der.
Bildiğiniz gibi, 1933 Üniversite Reformu, Alman Üniversitelerinden kovulan bilim adamlarımız tarafından gerçekleştirilir. Benim Hocalarım bu bilim adamlarının öğrencisiydi. Bize, hocalarının bilimsel ve kişisel ahlak konusundaki örnek davranışlarını aktarırlardı.

İsimsiz
BU NE BİÇİM İŞ
el insaf diyorum. Ben İstanbul'daki bir üniversitedeyim. Endüstri içi ticaretle ilgili bir araştırma yaparken (..... .....), (..... .....) (..... .....)' un birlikte yazmış olduğu birbirinin tıpatıp satır satır aynısı iki makale buldum:
1. 1. Türkiye ile Avrupa Birliği Ülkeleri Arasındaki Endüstri İçi Ticaretin Önemi İktisat İşletme ve Finans Dergisi (2005)
2. 2. 2. Türkiye ile Avrupa Birliği Arasındaki Dış Ticarette Endüstri İçi Ticaret , Afyon Kocatepe Ün İİBF dergisi (2004)
Birbirinin tamamen aynısı olan bu makalelerin hangisine dipnot vereceğim?
Dublikasyon gibi etik dışı bir olay değil mi bu? Bu arkadaşları uyarın lütfen böyle etik dışı uygulamalar yapmasınlar onlara yakışmıyor.

İSMİ BENDE GİZLİ BİR ODTÜ DOKTORA ÖĞRENCİSİNDEN
ÖDTÜ REKTÖRÜ BİZE SİZ BU ÜNİVERSİTEDEN DEĞİLSİNİZ DİYOR
ODTÜ'de öğretim üyesi yetiştirme programı (35. maddenin bir türevi) çerçevesinde doktora yapan bir araştırma görevlisiyim.
Yazmak istediğim konu intihal olayındaki vehametin de ötesinde ODTÜnün burada lisans eğitimi almamış olan öğrencilere bakışı. Bizler lisans eğitimimizi burda almasak da doktoramızı bitirdikten sonra başka bir üniversiteye dönecek olsak da burada doktora öğrencileriyiz. Doktoramız bitene kadar bu okulun öğrencileriyiz. Şimdi ODTÜ � aşağıda okuyacağınız bize gönderilen mailden de anlaşılacağı gibi � bizleri ODTÜ dışından, bizim öğrencilerimiz değil diye nitelendiriyor. Ancak uygulamada biz de en az ODTÜ mezunları kadar görev alıyoruz. Devletin bize sunduğu proje imkanlarından hocalarımız sonuna kadar
istifade ediyor "bu proje sizin, harcama hakkı sizindir," denmiyor ve alınan tüm malzemeleri giderken burada bırakıyoruz.
intihal meselesine gelince. Bunu yapan öğrenciler burada bir çalışma grubunun içindeydiler ama başka bir konuda, yerçekimi konusunda bu kadar makaleyi yazdılar acaba? Danışman hocaları bu makaleleri hiç mi denetlemedi? Bunlar basılmadan önce bölüm başkanı tarafından imzalanmadı mı? Fen bilimleri enstütüsü basıma göndermeden önce hiç mi bakmadı, görmedi?
Bir insan doktora öğrencisi iken yerçekimi konusunda 40a varan sayıda makale yayınlayamaz, bu sayı 5 bile olamaz çünkü bu insanlar doktora dersleri alıyorlardı bu dönemde ve doktora yeterlilik sınavına da girdiler. Böylesine bir yoğunluk içinde bu imkansız.
Bunu hiç mi kimse görmedi? Ne oldu da şimdi şikayet etmeye karar verdiler? Bu konu çok derin ve soruşturulması gereken çok fazla mesele var.
Bir başka konu bu öğrenciler lise fiziğini bile bilmemekle suçlanıyorlar. Böyle birşey sözkonusu olamaz, yanlış anlamayın, onları savunmuyorum ancak 4 üzerinden 3,80 civarı ortalama yaptı bu insanlar doktora derslerinden ve yeterlilik sınavını 2. ve 3. olarak geçtiler lise fiziği bile bilmeyen bir öğrenci fizik bölümünde bu başarıları gösterebiliyorsa orada bir fizik bölümü yoktur derim ben olsa olsa anaokuludur bu.
Acaba yazılan makalelere bakmadan "oh ne güzel, bölümümüzden çok sayıda makale çıkıyor," diye sevindiler ve bazı dürüst hocalarımız bu konuyu farkedip şikayetçi olunca mı biz ODTÜ'lü olmayanlar zan altında bırakıldık? Acaba "ODTÜ'lü" olup da bu işi yapan hiç yok mudur?
Bir inceleme yapan var mıdır bu konuda?

ÖDTÜ REKTÖRÜNÜN ÜNİVERSİTEYE MEKTUBU
Degerli Mensuplarimiz,
6 Eylul 2007 tarihli Nature Dergisi'ndeki bir yazi uzerine, ODTU'deki iki doktora ogrencisinin dahil oldugu intihal olaylari ile ilgili bazi haberler son gunlerde basinda yer almistir. Basinda yer alan bu haberlerde, ODTU'lu oldugu kaydedilen iki ogrenci, ODTU personeli veya mezunu degil, ODTU doktora ogrencileridir. Soz konusu ogrencilerden birisi TUBITAK burslusu olup, digeri ise 35. madde ile baska bir universite tarafindan ODTU'de gorevlendirilmistir.
Yayin Etik Komitesi Baskani'nin konu hakkindaki intihal suphesini Rektorluge iletmesi uzerine, 15 Ocak 2007 tarihinde Rektorlugumuzce ODTU Yayin Etik Komitesi'ne konu ile ilgili bir inceleme baslattirilmistir. 18 Ocak 2007 tarihinde ilk toplantisini yapan Komite, 22 Subat 2007 tarihinde ilgili dosyalari incelenmek uzere bilirkisilere gondermistir. Bilirkisi goruslerini degerlendiren Komite, 15 Mart 2007 tarihinde soz konusu yayinlarda intihal yapildigi sonucuna varmistir. Yayin Etik Komitesi'nin intihal ile ilgili karari uzerine ilgili ogrenciler hakkinda disiplin sorusturmasi acilmis olup, 16 Nisan 2007 tarihinde durum Yuksekogretim Kurulu Baskanligi, TUBITAK ve ilgili universite rektorlugune bildirilmistir.
Disiplin sorusturmasi 12 Temmuz 2007 tarihinde sonuclanmis ve ogrencilere egitim-ogretimden iki donem uzaklastirma cezasi verilmistir.
Ayrica, Yayin Etik Komitesi?nin degerlendirmesi, 22 Mart 2007 tarihinde Rektorlugumuzce JHEP dergi editorlerine bildirilmis ( http://www.po.metu.edu.tr/duyuru/genduy/2007/EditoreMektupEk1.eml ) ve http://www.po.metu.edu.tr/duyuru/genduy/2007/EditordenGelenCevapEk2.doc adresinde sunulan cevap alinmistir. Daha sonra JHEP dergisi editorunce yayinlanan bir yazida
(http://www.po.metu.edu.tr/duyuru/genduy/2007/Ek3sayfa1.jpg
http://www.po.metu.edu.tr/duyuru/genduy/2007/Ek3sayfa2.jpg
http://www.po.metu.edu.tr/duyuru/genduy/2007/Ek3sayfa3.jpg),
intihal uyarisinin ilk kez ODTU Rektorlugunce yapildigi acikca belirtilmistir.
Buna karsin, Nature Dergisi'nde daha sonra ( 6 Eylul 2007 tarihinde) cikan yazida ODTU Rektorlugunun ilk tesbit ve uyarilari yaptigi ve olayi ortaya cikardigi belirtilmemistir.
Gorulecegi gibi, Nature dergisinde cikan yazidan aylar once ve ilk bilgi gelir gelmez, Universitemiz ve Rektorlugumuz gerekli hassasiyeti gostererek, kendi sorumlulugunda olan tum islemleri yerine getirmistir.
Bilgilerinize sunarim.
Saygilarimla.
Prof.Dr. Ural Akbulut
Rektor

mmunir@milliyet.com.tr

Arxiv - YÖK VE İNTİHAL: NEFESİNİZİ TUTMAYIN

http://www.milliyet.com/2007/09/26/yazar/munir.html

Metin Munir , Milliyet , 26.09.2007


Metin MÜNİR



YÖK VE İNTİHAL: NEFESİNİZİ TUTMAYIN


Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) Genel Kurulu'nun geçtiğimiz Cuma günkü gündeminde dört üniversitede 14 akademisyeni kapsayan bilim hırsızlığı da vardı.
Eğer bir sonuç bekliyorsanız nefesinizi tutmayın.
Bu görkemli kuruluş başbakanın sabahleyin ettiği bir lafa öğleye kalmadan cevap yetiştirmesini bilir. Ama iş Türkiye'yi dünyada rezil eden bilim hırsızlığına geldi mi karar vermek için yıllarca başını kaşıması gerekir.
Beyanat vermek kolaydır. Ama yerlerde sürünen üniversite sistemine çeki düzen vermek kolay değildir.
Güncelleştirmek adına haber vereyim: YÖK, intihal yaptığı iddia edilen akademisyenlerle ilgili olarak Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'nden rapor istedi. Bu raporlar daha gelmedi.
Olayın Orta Doğu Teknik Üniversi'nde mydana çıkartılma tarihi aralık 2006'dır. ODTÜ'nün olayı Mersin Üniversitesine haber verme tarihi Nisan 2007. Yani bu üniversitelerin iddaları inceleyip YÖK'e bir rapor sunmaları için ellerinde altı ay kadar bir zaman vardı.
YÖK ÖDTÜ'den bir rapor beklemiyor. Orada intihal suçu işlediği iddia edilenler akademi üyesi, değil öğrencidirler. Onların cezalandırılması içi YÖK'e değil ODTÜ'ye aittir.
YÖK ÖDTÜ'den bir şey bekleyemeyebilir ama ODTÜ YÖK'ten bir şey bekliyor. Bu da üniversitenin kuruma göderdiği, intihali öğrenciler için suç haline getiren yönetmenliğin onaylanmasıdır. Siyasetten ne zaman vakit bulur da o işe bakalar, Tanrı bilir.
Diğer üç üniversiteye dönecek olursak. YÖK bunlardan raporları aldığında bu iş için var olan komisyonlardan birinde inceletecek. Komisyonlar bilirkişi oluşturup intihal iddialarını yeniden inceleyecek. Eğer bir suç tespit edilirse işlem yapılacak.
Ama dediğim gibi. Nefesinizi tutmayın. Öğrendiğime göre "intihal dosyalarının sonuçlandırılması 3-4 yılı buluyor."
YÖK'ten bir kaynak : Bize üniversitelerden gelmiş bir yazı yok," dedi. "Gene kurul'dan bir an önce tamamlanmasına dair karar çıktı. Uyarı yazısı yollanacak, acele edin diye."
İntihal incelemesinde titizlik gösterilmesi gerektiği muhakkak. Ama 3-4 yıl?
Dünyayı sarsacak kitaplarsan değil beş on sayfalık makalelerden bahsediyoruz.
YÖK titizliğin arkasına sığınamaz.
Yazımı bitirirken adı bende saklı, intihalden bağrı yanık bir akademisyenin cümlelerini YÖK'e ithaf etmek istiyorum:
"Türban olayından ben de endişeliyim ama bunca zaman türban olduğundan mı üniversiteler bu hale geldi? YÖK neden sahtekarlıklar konusunda üç maymunu oynuyor da türban konusunda bu kadar alevli davranıyor? Bıktım artık Atatürkçülük maskesi altında oynanan bu tiyatrodan. Atatürk yaşasaydı, türbandan daha çok sahtekar bilim adamlarını ayıklardı eminim."
Duyuyor musunuz, beyler ve hanımefendiler? Yoksa sesimin oraya gelmesi 3-4 yılı bulur mu?

İNTİHALE TEPKİLER
Prof. Dr. Baki Akkuş, Türk Fizik Derneği, Genel Başkanı
İNTİHAL İDDİALARI TÜRK FİZİK DÜNYASINA BÜYÜK ZARAR VERDİ
ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 15 fizikçinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları iddiaları kösenizde ve günlerdir diğer basın ve yayın organlarında yer almaktadır.
Öncelikle eğer iddialar doğru ise intihali (Bilim hırsızlığı) gerçekleştirenleri şiddetle kınıyor ve en ağır şekilde cezalandırılmalarını yetkililerden bekliyoruz.
ICTP (Uluslar arası Teorik Fizik Merkezi Trieste İtalya) ortaya çıkartılan ve daha sonra 15 Türk fizikçisinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları Nature dergisinde yer alınca ülkemiz kamuoyunun gündemine geldi.
Bu tür intihal (Bilim hırsızlığı) olayları dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde de az da olsa meydana gelmektedir. Ülkemizde de olabilmektedir. Burada önemli olan intihal (Bilim hırsızlığı) olayının ciddiye alınması ve intihal yapanların en sert şekilde cezalandırılmasıdır. Aksi takdirde intihal (Bilim hırsızlığı) olaylarının önüne geçilmesi mümkün olamayacaktır.
ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 15 fizikçinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları iddiaları gündeme geldiğinden bu güne kadar Türk Fizik camiası büyük zarar görmüştür.
Ülkemizde namuslu, dürüst ve alınterleri ile fizik araştırmaları yapan ülkemizin bilim ve teknolojisinin gelişimine katkı yapan binlerce fizikçimiz töhmet altında kalmıştır. Yurt dışından da yapılan yayınlarda sanki tüm Türk Fizikçileri bilim hırsızı gibi bir hava yaratılarak linç girişimi başlatılmıştır. Nature dergisinin baslığı ve alt baslığı:
Turkish physicists face accusations of plagiarism (Türk fizikçiler bilim hırsızlığı suçlamasıyla karşı karşıya)
"There are some cultures in which plagiarism is not even regarded as deplorable."Bilim hırsızlığının müessif bile sayılmadığı kültürler vardır.) seklinde olmasini hem irkci bir soylem ve hemde ulusumuza ve Turk fizik camiasina karsi yapilan bir linc girisimi olarak dusunmekteyiz. Ayrica bu makalelerin yayınlanmasında, "copy-paste" usuluyle makale yaptığı iddia edilen kişiler kadar, bu tip makaleleri kolay yayınlayan, hakemlerin hic mi sorumlulugu yok.
Bu linç girişimine karşı yapılacak tek şey ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 15 fizikçinin intihal yaptıkları iddialarının bir an önce yetkililerce soruşturulup sonlandırılıp Türk ve yabancı bilim camialarının bilgisine sunmaktır. Tüm meslek grupları için geçerli olan Intihal (Bilim hırsızlığı) olaylarına sessiz kalınması bunu yapanları cesaretlendirecektir.
Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki, yıllar önce alınan kararlarla makale yayınlayana teşvik anlamında parasal destek sağlamak, nitelikten çok, niceliğe yani makale sayısına önem vermek sonucunu doğurmuştur ve ne yazık ki intihal olaylarının meydana gelmesinde bu anlayışın da payının olduğunu unutmamak gerekir.
Tüm meslek gruplarını içine alacak, denetleyecek ve yaptırım gücü olan ETİK KONSEYİ'nin kurulması için bir yasa çıkarılmalıdır. Ayrıca akademik çalışma yapacak gençlere bilim etiği eğitimi verilmesi yanında öğrencilerin intihal yapmaları durumunda danışman hocaları da en az intihal yapan öğrenci kadar sorumlu tutulmalıdır.

Kayhan Kantarlı
Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi
ÜNİVERSİTELER TEMİZLENMEDİKÇE TEMİZ TOPLUN OLAMAYIZ
Bilimsel hırsızlıklar/intihal üniversitelerimizin kanayan bir yarası. Ne yazık ki YÖK ve Üniversite rektörleri başta olmak üzere ilgili kurum yöneticilerinin kanıtlanmış olaylar karşısında taraflı davranmaları ve gözlerini kapayıp örtbas etmeye çalışmaları cesaretlendirici bir etki oluşturdu bilimsel sahtecilikler çığ gibi büyüyüp bu günkü boyutuna ulaştı.
Basınımızın konuyu gündeme getirmekle birlikte, soruna mutlaka çözümlenmesi gereken bir olgu olarak sahip çıkıp ısrarla takipçisi olanlar o kadar az sayıda ki, her şey intihalcilerin ve yandaş korumacılığı anlayışıyla intihalleri örtbas etmeye çalışan meslekdaşlarımızın öngördüğü gibi gelişiyor ve basındaki sesler bir iki gün sonra kesilip her şey eskisi gibi devam ediyor.
Bizlerin çoğu kez bireysel olarak yürütmeye çalıştığımız mücadele ancak ... değerli basın mensuplarının ... destekleri sayesinde etkili olabilir.
Özellikle internet sayfanızdaki köşenizi, YÖK bilimsel sahtecilikler karşısında ciddi önlemler almaya başlayıncaya kadar, olanaklarınız ölçüsünde sorunla ilgili mesajlara açık tutmaya açık tutmaya çalışacağınıza güveniyorum.
Üniversitelerimiz, içlerindeki bilim etiği yoksunlarını temizlemedikçe "Temiz Toplum" olma özlemlerimiz gerçekleşemez.

Ayse Yaylali
EŞEĞİ ÜNİVERSİTE KANTİNİNE BAĞLAMAK
Profesör, "Eşeği üniversitenin kantinine bağlasan 4 senede mezun olur" demiş. Öğrencilerden biri de hazır cevap hemen atlamış, "4 sene daha bağlasan profesör olur" diye.

Mustafa Gündoğan
Bilkent Üniveristesi, Fizik-IV
GAZETELER İNTİHALLE NEDEN İLGİLENMİYOR?
Gidebileceğim o kadar çok tıp ve mühendislik bölümü varken, bilim adamı olmak için fizik bölümüne ilk tercihimle, girdim. Yüksek lisans ve doktoraya da devam etme niyetindeyim. Burada bu bölümde tüm öğrenciler benim gibiyken, intihali bir terbiyesizlik ve ahlaksızlık olarak görüyorken, bunun diğer üniversitelerde yerleşmiş bir sistem olduğunu görmek beni çok üzdü. Dolayısıyla bu intihal iddiaları beni potansiyel bir bilim adamı olarak bir hayli ilgilendiriyor.
Bu konunun basında yer almaması ve güya eğitimci olduğunu iddia eden köşe yazarlarının bile bunu köşelerine taşımaması, bana bu olayın bağlantılarının ve ciddiyetinin daha büyük olduğunu düşündürüyor. YÖK'ten e diğer üniversitelerden hala bir ses yok. Bunun üstüne lütfen gidiniz, peşini bırakmayınız.

mmunir@milliyet.com.tr

Saturday, September 22, 2007

arXiv - Çalıntı makale skandalında ODTÜ fizik bölümü sınıfta kaldı

Metin MÜNİR

Çalıntı makale skandalında ODTÜ fizik bölümü sınıfta kaldı


Orta Doğu Teknik Üniversitesi fizik bölümünün profesörlerinden biri geçen aralıkta üniversite kaynaklı yayınların listesini inceliyordu.
Gözüne acayip bir şey çarptı.
Fizik bölümündeki iki doktora öğrencisinin listede beş makalesi vardı.
Makalelerden biri yüksek enerji fiziğinin en saygın dergilerinden biri olan Journal of High Energy Physics'te çıkmıştı.
Diğerlerini arXiv adlı bilim sitesi yayımlanmıştı. arXiv fizik, matematik, kompüter bilimi, kantitatif biyoloji konusunda 423.000 makale ihtiva eden, ABD merkezli, bilim adamlarının sık sık başvurduğu açık bir sitedir.
Profesör, bölümündeki meslektaşlarından Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu adlı doktora öğrencilerin makalelerinin incelenmesini istedi.

Makaleleri 2 yılda 40'ı aştı
"Araştırma ikilinin iki yıl gibi kısa bir sürede kırktan fazla makale yayımladığını ortaya çıkardı" dedi adının kullanılmasını istemeyen profesör. "İnceleyince aşırma olduklarını gördük."
Bu sayıda makalenin ne anlama geldiğini bir ODTÜ öğrenim görevlisi şöyle anlattı: "Üç makale ile bir insan YÖK'ten doçentliğini alabiliyor. ODTÜ fizik bölümünde bugün doçent iken prof olmak isterseniz 16 makale size yetiyor. Durum bu iken, iki doktora öğrencisi 22 ayda 46 makale yazıyor."
Durum üst makamlara intikal etti.
Rektör Profesör Ural Akbulut geçtiğimiz ocakta konuyla ilgili inceleme başlattı ve "karar intihal olarak 15 Mart 2007 tarihinde kesinleşti."
Akbulut Journal of High Energy Physics'in editörlerine mektup yazdı ve Saltı ve Aydoğdu'nun makalesinin çalıntı olduğunu bildirdi. (Bu makalede Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nden Murat Korunur'un da imzası var.)
Saltı ve Aydoğdu'nun imzasıyla düzinelerce makale yayımlayan arXiv'i de uyardı.
ArXiv kendi araştırmasını yaptı, Saltı ve Aydoğdu ile birlikte dekan, profesör, doçent ve doktora öğrencisi 12 Türk akademisyenin makalelerini çalıntı ibaresiyle yayından kaldırdı.
Adı geçen bütün akademisyenler çalıntı yapmış olduklarını reddediyorlar.
ODTÜ geçen ay Saltı ve Aydoğdu'ya iki dönem uzaklaştırma cezası verdi. Bu pratik olarak ihraç demektir.
Rektör Akbulut YÖK, ve öğrencilerin bağlantılı olduğu TÜBİTAK ve Mersin Üniversitesi Rektörlüğü'ne de yazı yazdı.
Ne acıdır ki, hiçbiri cevap bile vermedi.
Eğer olay bu şekilde cereyan etmiş olsaydı ODTÜ'yü övmekten başka bir şey yapılamazdı. Ancak üniversite iki vahim hata işledi.
Bunlardan ilki, ve daha hafifi, öğrencileri, mezunları ve akademisyenleri aydınlatmaya tenezzül etmemektir. Olayın ortaya çıkmasından dokuz ay sonra, hâlâ, bu konuda üniversitenin durumunu açıklayan bir deklarasyon yoktur. Hor görme, saygısızlık, azımsama ve umursamazlık ifade eden bu tutum çok yakışıksız ve üzüntü vericidir.

Örtbas edilecekti
İkinci hata ise belki intihal kadar vahimdir.
Olay 110 küsur akademisyenli fizik bölümünde fikir ayrılığına yol açtı. Bazı profesörler "Beni bu işe karıştırmayın" diyerek kenara çekildi. Başı çeken bazıları ise konuyu bölüm içinde gizli tutmaya ve örtbas etmeye çalıştı.
Saltı ve Aydoğdu'ya makalelerini çekmeleri, yayınları çıkmış olan dergilere yazı yazarak bu makalelerde bire bir alıntı yaptıklarını itiraf etmeleri halinde bağışlanacakları bildirildi.
Koşulları yerine getirmeleri halinde doktora programına devam edebileceklerdi.
Rektör Akbulut dün benden duyuncaya kadar bu girişimden haberi olmadığını söyledi. "Bu kadar detayı bilmiyordum" dedi.
Saltı ve Aydoğdu çalıntı yapmadıklarını söylediler ve teklifi reddettiler. Eğer kabul etmiş olsalardı kol yen içinde kırılacak, Türk akademi dünyasının kanseri olan intihal birçok üniversitemizde mutat olduğu gibi örtbas edilecekti.
Örtbas suça ortak olmaktan başka bir şey değildir.
Nasıl bir yargıç 65 ev soyan bir hırsıza "Tövbe et, serbestsin" diyemezse bu boyutta kopya yapmış öğrenciler de bağışlanamaz.
ODTÜ, öğrencileri ile birlikte kendi kendini de soruşturmalı, eleştirmeli, cezalandırmalı ve bu olayı onurlu bir biçimde arkasında bırakabilmelidir.

(NOT: Bu konuda aldığım e-postadan birçoğunu milliyet.com.tr'de yazımın altında bulabilirsiniz.)




Birkaç günden beri yazmakta olduğum bilim hırsızlığı ile ilgli yazılara epeyce reksiyon aldım. Bunların içinden tartışmaya katkıda bulunabilecek olanlarını seçtim. İlglenenler aşağıda okuyabilir.


Prof Alpar Sevgen (Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü)
BİZ BU KONULARDA HİÇ DE SESSİZ DEĞİLİZ

Yazinizda "universiteler ve YOK
sessiz" diyorsunuz. Haklisiniz ama iki istisna var:
Biri, Universite Ogretim Uyeleri Dernegi.
Dernek intihal konusunu hep gundeminde tuttu, yillardir intihalleri belgeleriyle birlikte YOK'e ve ilgili meslek kuruluslarina iletti. Intihali yapanin rektor oldugu iddia edildiginde
(Kemal Alemdaroglu) ise belgeleri atama makami olan Cumhurbaskanina da sunduk. Ancak Tabip Odasi disinda, hic bir olayda ne meslek odalari ne de YOK ve TUBA
harekete gecti. Basin duyurularimiz da nedense basinda bir turlu yer almadi!
Biz israrla gazetelere yolladik, onlar da israrla yayinlamadilar - Radikal ve Cumhuriyet'te arada bir basilan kisa ozetler haric.
Diger istisna, kendi universitem olan Bogazici. Biz bu konularda hic sessiz egiliz. En son ornek, hakkinda intihal iddiasi olmasi nedeniyle Ihsan Dogramaci'ya TBMM tarafindan devlet onur odulu verilmemesini talep eden 110
imzali bildirimiz.
Universite olarak intihal yapan ogrencilerimize de disiplin kurullarimizin uzaklastirma cezasi vermekten kacinmadigini belirtmek isterim.



AZEM HASLAMAN'dan
BATIKÇA SAHTEKARLIK TOZLARI KALDIRIYORUZ
Bastıkça yüzümüze kalkan sahtekarlık tozlarının uluslararası boyutlara ulaşmasınının isbatıdır bu (intihal olayı).
Ve gerçeği de budur durumumuzun.
Uzun yıllar yaşadığım Almanya'da sahte lise diploması tercüme ettiğimi de bilirim, müdür imzalı ve damgalı.
İlk duyduğumda çok kızdığım ve tepki gösterdiğim ama maalesef
Almancaya yerleşmiş bir kelime olan ''getürkt '' yükleminin de kaynağı yaptığımız sahtekarlıklarda yatmaktadır.
Muhtarlıktan alınan sahte belgeyle kareısını öldü gösterenler. Nüfus idaresinden alınan belgeyle kardeşinin çocuklarını üzerine geçirip çocuk parası alanlar.
Kaçak çalıştığı halde sosyal yardım parası alanlar.

Sahte EHLİYETLER.
Sahte DİPLOMALAR.
Sahte BOŞANMA KARARLARI.
Vs.vs. Ve bunlardan çoğu Türkiye ağırlıklı.

Bütün sahtekarlıkları içine toplayan ve ifade eden bir yüklem '' getürkt ''. Kaynağı da maalesef biz TÜRKLER. ( türken = Türkler )
Yazık.Çok yazık. ''
"TÜRKÜM, DOĞRUYUM ÇALIŞKANIM,'' diyerek çıktığımız bu yolda geldiğimiz duruma bakın.
Eğitimdeki bu KOKUŞMUŞLUĞUN ANA SEBEPLERİ ve SORUMLULARI deşifre edilip cezalandırılmadıkça batağa daha da fazla batacağımız kesin.
YÖK denilen aciz kurum ise bir an önce kapatılmalı.
Acizliklerini, EĞİTİM yerine POLİTİKA yaparak kamufle etmeye çalışanların bahçesi olan YÖK artık tarihten silinmeli.

ORTAYA ÇIKAN SON SAHTEKARLIK BUZUL DAĞININ GÖRÜNEN TEPESİ. YA SUALTINDA KALAN KISIM ! ?
NE ÜLKEM, NE DE ÜLKE İNSANIM BUNU HİÇ HAKETMEDİ. ETTİRNENLER UTANSIN.




(Adı bende saklı bir profesörden)
YÖNETİME YAKINSANIZ ÇALABİLİRSİNİZ
Eğer bir devlet üniversitesinde çalışıyorsanız, çalıştığımız kurumda yönetime politik olarak yakın olan, ancak intihal olayına karışmış meslektaşlarınız olmasına rağmen, yöneticilerin reaksiyonunu almamak için sesinizi çıkartamazsınız. Aksi halde çalışma huzur ve güvenliğiniz bozulur.
Yönetime yakın olan, akademik olarak yetersiz olsa da, intihal yaparak akademik yükseltme ve terfisini tamamlamaktadır. Bu tipteki öğretim
elemanları rahatlıkla ve kolayca yardımcı doçent, doçent ve profesör atamalarından geçebilmektedir. Rektör seçimlerinde ülkede görülen nümayişler
Atatürk Heykelleri önünde cüppe Çıkartarak istedikleri kişinin seçilmesini sağlayanlar kolayca profesör olabilmekte, üniversite rantından rektör ile olan politik bağı, seçmen ve yandaş politikası ile
kolayca yararlanmaktadır.
Bu tür öğretim elemanı üniversitedeki "seçim sistemi"nde her zaman geçerli ve ihtiyaç duyulan öğretim elemanıdır. Açığı ve eksiği vardır. Yönetici ile
yapacağı politik işbirliği ile bunu kapatacak ve düzenini sürdürecektir. Yöneticinin ona, onun da yöneticiye ihtiyacı vardır.
Rektör seçim sistemi tamamen değiştirilmeli, öğretim elemanlarının elinden alınmalı ve mütevelli sistemi ile üniversiteler toplumun gereksinimlerine
yanıt verecek şekilde gerçekçi kıstaslarla yönetilmelidir.






Adı Bende Saklı bir Doçent
DÜNYADAKİ YERİMİZ PEK PARLAK DEĞİL
Universite camiasinin icindeki insanlarin onemli bir kismi bu meselenin (intihal) ne kadar ciddi oldugunu henuz anlayabilmis degil, yakin bir zamanda da anlama ihtimalleri yok. Belki okuyucularinizin cogu icin konu sıkıcı olabilir ama universitelerimiz icin cok
onemli. Eger icimizdeki intihalciler ciddi cezalar alirsa, universitelerimizde insan ve yayin kalitesi tartisilmaya baslanabilir. Aksi olursa, intihalcilerin daha hizli cogaldigi gercegini
goz-onune alarak, diyebilirim ki universitelerimiz kisa surede donusu olmayan kotu bir yola girecektir. Zaten hali hazirda, dunyadaki yerimiz pek de parlak degil...
Intihalciler olayi ortaya cikaran 4 kisi hakkinda bir karalama kampanyasi baslattilar. Bunun nedeni, YOK ve baska kurumlarin henuz olaya el atmamis olmaları ve dolayisiyla yetkisi ve gucu olmayan bu 4 kisinin hala konu ile ugrasmak zorunda kalmalari...



Prof. Dr. Kayhan KANTARLI (Ege Üniversitesi Fen Fakültesi, Fizik Bölümü Öğretim Üyesi)
TÜRK FİZİKÇİLERİN ULUSLARARASI BİLİM SAHTECİLİĞİ
Dünyaca ünlü Nature dergisi Eylül 2007 sayısında ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 15 Türk fizikçine ait 70 civarında bilimsel makalesinde intihal yapıdığını ve söz konusu fizikçilerin bu yayınlarının uluslararası bir e-kütüphane olan arXiv'in listelerinden çıkarıldığını duyurmuştur.
Öncelikle bilimsel yayınlarında araştırma ve yayın etiğini yok sayarak, Türk Bilim İnsanları'nın yaptığı bilimsel çalışmalara ve onların uluslararası saygınlığına gölge düşürenleri şiddetle kınıyorum.
Bu skandalın başlıca nedeni yöneticilerin şimdiye kadar ortaya çıkarılan bilimsel sahtecilikler karşısındaki örtbas etme tutkuları, kayırmacılık ve eğitimsizliktir.
İntihalcileri görmezden gelen, taraflı davranan ve uyarılara kulak asmayan YÖK ve üniversite rektörlerinin Bilim Etiği'ni ciddiye almayan tutumları en sonunda, ülkemizde gittikçe artmakta olmasıyla övünmeye başladığımız uluslararası yayınların evrensel değerini de tartışmalı hale getirmiştir.
Son olayda çoğunluğu doktora öğrencisi olan intihalcilerin arasında öğretim üyelerinden başka bir dekan'ın da bulunmuş olması son derece vahim olup bilimsel sahteciliklerin hangi boyuta ulaştığını göstermektedir. Niteliğin ve dünya bilimine olan katkının değil, yayın sayısının öne çıkarıldığı YÖK sistemindeki "kaç yayının var?" anlayışının sonucu olan bu yüz kızartıcı duruma şaşmamak gerekir.
Bir ülkede intihal kitabı olanlar eğer TÜBİTAK'a bilim ödülü adayı olarak öneriliyor, TÜBİTAK uluslararası yayın sayısı yüksek diye ders kitabında intihal yapanlara bilim ödülü verebiliyor, intihalciler Dekan atanabiliyor, Başbakan Müsteşarı ve sonra da Milletvekili olabiliyorlarsa Nature'daki intihal haberinde bir dekan adının da bulunması sürpriz değildir.
Eğer bir ülkede, bilimsel sapkınlıklar ulusal dergi ve gazetelerimizde sayfa sayfa anlatılır ve yüzlerce öğretim üyesi yaptıkları ortak çağrılarla önlem alınmasını isterken YÖK ve üniversite yöneticileri yalnızca bunları okumakla yetinip seyirci kalıyorlarsa, o ülkedeki bilimsel sahteciliklerin uluslararası bilim dergilerine haber olma boyutuna ulaşması beklenen bir olgudur.
Bilim etiği sorunlarının aşılması en başta etik ve ahlak eğitiminin yaygınlaştırılması olmak üzere, ülkemizdeki tüm öğretim elemanlarının bilim etiğini çiğneyenler ve intihal olaylarını örtbas etmeye çalışanlar karşısında ortak bir anlayışla ve kararlılıkla net bir tavır almasına; ve YÖK, ÜAK, TÜBA, TÜBİTAK ve Üniversite Yönetimlerinin de bir an önce gerekli önlemleri alıp yasal yaptırımları tarafsız ve etkin bir şekilde uygulamalarına bağlıdır.



Yardımcı Profesör Mehmet Ozgur Oktel Bilkent Universitesi, Fizik Bölümü
BİZİMLE "UMALIM Kİ İRANLI FİZİKÇİLER DE TÜRKLER KADAR YETERSİZ OLSUNLAR" DİYE DALGA GEÇİYORLAR
Benim asil calisma konum bu intihal iddia'larinin bulundugu konudan uzak olsa da genel fizik egitimim sebebi ile bu makaleleri okuyabiliyorum. Iddialar ortaya ciktiktan sonra (ODTU icindeki arastirma basladiktan sonra), ben de tarafsiz olarak bu makaleleri gozden gecirdim. Ne yazik ki intihal iddialari dogru, bu insanlar baska 5-10 makaleden karisitirip ekleyerek 'makale gibi' duran dokumanlar ortaya cikartmislar.
Bu dokumanlarin cogu cok da onemli olmayan dergilerde yayinlanmis. Ancak onemli iki dergide de yapilmis yayinlar var.
Bu konuda sizi bilgilendirmek icin su noktalara dikkatinizi cekmek isterim:

1) Bir bilimsel derginin basina gelebilecek en kotu sey yayinladigi bir makaleyi geri cekmek zorunda kalmaktir, hatta dergiler
ellerinde oldugu surece yayinladiklari makaleleri geri cekmemek icin ugrasirlar. Ne yazik ki yuksek enerji fiziginin en saygin dergilerinden
biri bu isi yapmak zorunda kaldi:
http://www.iop.org/EJ/abstract/1126-6708/2006/12/078
Burada görüleceği uzere, M.Salti, O.Aydogdu ve M. Korunur'un makalesi, 'Intihal yuzunden geri cekilmistir.Yayinladigimiz icin pismaniz!' ibaresi ile geri cekilmis durumda.
Sanirim bu olay bile komplo teorilerinin otesinde yapilan isin ne kadar acikca intihal oldugunu gosteriyor.

2) ODTU'nun sessiz kaldigini soylemek mumkun degil. Bu kotu olayda bizim sevinmemiz gereken bir sey varsa bu olayin ODTU'nun icinden ortaya cikarilmis olmasidir. ODTU'deki hocalar bu makaleleri ArXiv'e bildirdiklerinde aldiklari cevap cok ilginc: 'M. Salti'nin aktivitesinden
biz de suphelenmistik, arastirma baslatiyoruz'. Dunya'da gayet kotu duruma dustuk, ancak olayi eger bir de kendi icimizden birileri degil disaridan
birileri ortaya cikartsaydi Turkiye'de calisan butun fizikciler intihalci damgasi yerdi. Simdi hic olmazsa Turkiye'de intihalciler ve onlar iclerinde barindirmak
istemeyen durust fizikciler var diye dusunuluyor.
Intihal yapan iki ogrencinin ODTU'den uzaklastirildigini da hatirlatmak istiyorum. ODTU tamamen masum degil ama ilk olarak cezayi veren kurulus olmayi basardi.

3) Canakkale Onsekiz Mart Universitesinden intihalle suclanan ogretim uyeleri bir savunma mesaji gondermislerdi bana ve bolumdeki diger arkadaslara. Bu mesajdan sonra ben de kendilerine asagidaki cevabi yazdim, henuz yanit alamadim:
Sayın Yılmaz ve ÇOMÜ nün intihalle suçlanan diger hocaları, Ben Bilkent Üniversitesi Fizik bölümünde yoğun madde fiziği üzerine çalışan bir yardımcı doçentim.Genel Relativite ve kozmoloji ile ilgili bilgim ise Doktora sırasında aldığım bir ders ve dinlediğim konuşmalarla sınırlıdır. Hakkınızdaki
intihal iddalarının doğru olup olmaması aslında direk olarak beni ilgilendirmese de intihal iddalarına yazdığınız cevaptan
sonra sizlerin makalelerinizi daha yakından inceledim, bu incelememin sonuçlarını hem sizle hem de cevap yazısını gönderdiğiniz
bölümümdeki arkadaşlarımla paylaşmak istedim.
Öncelikle verdiğiniz intihal tanımında 'başkasının yaptığı işi kısmen veya tamamen kendisininmiş gibi sunmak' olduğunu hatırlatayım.
İntihalin tanımı ve nelerin intihal sayıldığı pek çok kurumun ve derginin web sitesinde var. Nelerin intihal kapsamına girdiğinin kısa bir tanımını
ben de Purdue üniversitesinin web sitesinden aldım: (http://owl.english.purdue.edu/owl/resource/589/02/)
There are some actions that can almost unquestionably be labeled plagiarism. Some of these include *buying, stealing, or borrowing a paper* (including, of course, copying an entire paper or article from the Web); *hiring someone to write your paper* for you; and *copying large sections of text* from a source without quotation marks or proper citation.
Ben grubunuzun hem intihalle suçlanan hem de suçlanmayan yayınlarına baktım, ikisinden de birer örnek vermek istiyorum:

1) I. Yilmaz, A Kucukarslan ve S. Ozder (Arxiv de olmayan, intihalle suçlanmamiş bir makale, grubunuzun bulabildiğim en yeni yayını) International Journal of Modern Physics A Vol. 22, No. 12 (2007) 2283�2291
Bu makale arxiv de olmadığı için maila ekledim. Makalenin cümlelerini google scholar ile aratınca karşıma şunlar çıktı, merak eden herkes bakabilir:

1a) Makalenin ilk paragrafi birebir D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Altinci sayfanin ilk paragrafinin son yarisi (fig'ure 1'den sonraki ilk paragraf)
1b) Ikinci paragrafin iki cumlesi M. K. Mak and T. Harko gr-qc/0309069 paper'inin ilk paragrafi.
1c) Ikinci paragrafin son cumlesi E. Gourgoulhon, P. Haensel, R. Livine, E. Paluch, S. Bonazzola, and J.-A. Marck astro-ph/9907225 Intoduction'in son cumlesi
1d) Ucuncu paragraf yine grubunuzun baska bir makalesi ile ayni (C. Aktas and I. Yilmaz Gen Relativ Gravit (2007) 39:849)
1e) Equation (1)'den sonraki paragraf bire bir: D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Section IV'den onceki ikinci paragraf. (14. sayfada)

Bundan sonrasini incelemedim. Sizin 'biraz benziyor' dediğiniz giriş kısmında size ait kaç tane cümle var onu merak ediyorum. Başkalarının makalelerinden paragrafları indirip
bir araya koyarak giriş yazdığınızda nasıl oluyor da kendi çözmek istediğiniz 'tamamen orjinal' problemi ortaya koyabiliyorsunuz o da başka bir muamma.

2) Ihsan Yilmaz , Melis Aygun , Sezgin Aygun arXiv:gr-qc/0607104v2 (Bu intihal nedeniyle değil aynı makaleyi bir daha farklı isimle yazdığınız için kaldırılan bir makale)
Bu makalede birşey çok dikkatimi çekti makalenin isimi 'Topological defect solutions in the spherically symmetric space-time admitting conformal motion', genel relativite
derslerimden hatırladığım kadarıyla burada topological defectler olarak düşündüklerimiz domain wall'lar ve cosmic stringler. Bu iki obje de klasik alan teorisi ile tanımlanabiliyor
yani einstein denklemleri çerçevesinde klasik (quantum olmayan) özellikteler. Ama makalenizde şöyle bir paragraf var: In String Theory, the myriad of particle types is replaced by a single fundamental
building block, a 'string'. These strings can be closed, like loops, or open, like a hair. As the string moves through time it traces out a tube or a sheet, according to whether it is closed or open, Furthermore, the string is free to vibrate,
and different vibrational modes of the string represent the different particle types, since different modes are seen as different masses or spins
Bu paragraf açıkça string teorinin stringlerinden yani Planck skalasında yaşayan objelerden bahsediyor. Üstelik bunu googleda arayınca http://www.damtp.cam.ac.uk/user/gr/public/qg_ss.html
web sayfasındaki üçüncü paragraf çıkıyor. Burası da Cambridge üniversitesinin halka string teoriyi anlatmak için kurdugu web sitesi. Acı olan makalenize populer web sitesinden indirilmiş paragraf mı koymanız, yoksa cosmic stringler ile string teorideki stringlerin farkını bilmemeniz mi bilemiyorum.
Yoğun maddeci arkadaşlar için bir benzetme yapayım: ben elektronik bant yapısı ile ilgili bir makalemde bir anda 'o da bant bu da bant' diye yara bantlarının
özelliklerinden bahsetsem, üstelik bunu da bir hastanenin web sayfasından aynen indirmiş olsam, ne düsünürdünüz? Aynı konuda yazılan introductionların benzediğini mi, yoksa intihal yaparken kantarın topuzunu iyice kaçırdığımı mı?

3) Bir de excessive overlap yüzünden kaldırılan makaleleriniz var. Burada sorun kendinizden intihal yapmak ötesinde bir defa hesap yapıp bunu birden fazla farklı paper olarak yazmış olmanız. Bunu dogrulamak için Hep-th0505013 ve gr-qc0607104 makalelerinizi incelemeye çalıştım: gerçekten de iki makalede de
değişik durumlarda charge ve mass hesaplıyosunuz: Ama hep-th0505013teki ana sonuclarınız olan denklemler (42) ve ((45)ten sonrakı numarasız denklem), gr-qc0607104 de tekrar ana sonuclar olan denklem (42)(tekrar (86)) ve (79) olarak verilmiş. Üstelik bu kadar birbirine benzeyen iki makaleden sonra yazılanı önce yazılanına atıf vermiyor.
Aynı bilimsel sonuçları iki ayrı makalede üstelik yazar listesi değişik iki makalede vermenin açıklaması nedir? Sanırım amacınız bilime katkı yapmaktan çıkıp makale yayınlamaya dönmüş, eger başka açıklaması varsa lütfen söyleyin.
Yukarıda yaptığım araştırmayı yapmak yaklaşık 6-7 saatimi aldı, yani bir iş günümü kaybettim. Ama oturup kendi hesaplarımla uğraşsaydım daha iyi olurdu diyemiyorum, hepimizin kafasını meşgul eden intihal suçlamalarıyla ilgili kararımı vermemi sagladı. Bu iddalarla ilgili mutlaka üniversitenizde, YÖK te ve diğer kurumlarda kurullar kurulacak ve sizi baglayıcı kararlar vereceklerdir. Beni bu kararlar çok da ilgilendirmiyor, sonuçta bu bir bilimsel ahlak meselesidir, ve bir insanin davranışlarının kabul edilir olup olmadığı onunla aynı ortamları paylaşan insanlar tarafından değerlendirilir. Bu da konunuzun dışında olan, sizin intihal yapmış veya yapmamış olmanızın etkilemeyeceği bir yardımcı doçentin, sizi
kesinlikle bağlamayacak olan kararı:
Bence Arxiv tarafından hakkınızda ortaya atılan intihal iddaları kesinlikle doğrudur, yaptığınız iş çok makale yayınlıyarak yayın sayınızı haksızca arttırmaya çalışmaktır, bu da açıkca 'bilimsel hırsızlıktır'.
Lütfen savunmalarınızda 'bunu herkes yapıyor', 'bütün Türk fizikçileri suçlanıyor' gibi argümanlarla, Türkiye'de alınteri ile bilime katkıda bulunmaya çalışan insanları kendinizle bir tutmayın.
Kendi işinize göstermediğiniz saygıyı başkalarının işlerine göstermeniz dileğiyle.

4) Bu olayin dunya'da bizi ne kadar utandirdigini anlamaniz acisindan MIT'de bir doktora ogrencisinin burada bir hocamiza yazdigi mektuptan bir alinti yapiyorum. Turkiye'de yeni
kurulan ITAP (International Center for Theoretical and Applied Physics) posterlerinin basina neler geldigini anlatiyor:




Hocam merhaba;
Bu intihal skandali burada sanirim Turkiye`de buldugundan da daha fazla yanki buldu herkes bize bunu sorup duruyor. En acisi ise su; ben bu hazirladigim afisleri burada profesyonel olarak bastirmistim ve fizik bolumune ait bazi yerlere asmistim. Bu yonde bir okul politikasi veya karari olmasa bile
ogrenciler indirmisler ve cope atmislar, iki tanesinin ustunde de marker ile yazilmis ve bu aralar surekli yapilan ignelemelerden biri yer aliyordu "umalim
ki iranli fizikciler de bu kadar yetersiz olsunlar...", bu tepki belki gereksiz ama anlasilan gercekten intihal sayilabilecek birsey var.
Benzer bir hikayeyi Boston University`de okuyan arkadaslardan da dinledim orada afislerimizi indirmemisler ama ITAP`in dolandirici olabilecegini konusuyorlarmis ve afislerin yanina ve bir tanesinin de tam ustune nature news
makalesini koymuslar, bir de ODTU`nun websitesinden snapshot seklinde print-out alip hic bir haber savunma veya yalanlama yok diye boardlara asmislar.
Evet buradakiler cok onyargililar kabul ama boylesi bir yanlisin nerelere kadar uzandigini gostermesi acisindan da onemli. Ben bi kismini topladim posterlerin
copten. Cope atilmamis olanlarin da yanina MIT`de de ilgili nature makalesini asmislar ve bizim duyurulara ok cikartmislar.

5) Bu makaleleri inceledikten sonra benim kararimi rahatca verdim: 'Bu makaleler intihal, bunlari yapanlar da bilimsel hirsizdir'. Sanirim uluslararasi kuruluslarda bunu inceleyen insanlar da ayni kaniya vardilar.
Bundan sonra intihal vardir yoktur gibi bir tartismanin benim acimdan cok anlami yok.
Cok anlami olmasa da benim artik tek merak ettigim Turkiye'nin yetkili kurullarinda bu insanlar hakkinda ne gibi kararlar verilecegi. Benim acimdan bu kararlar Turkiye'deki bilimsel sistemin olgunlugunu
gosterecek. Eger yeterince olgunsa, bir sonraki konferansa basim biraz daha dik gidecegim; yok degilse calismaya devam ederek olgunlasmasini saglamak
icin elimden geleni yapacagim.




Metin Ozdemir HSP PhD Adayı
( Community and Applied Social Psychology Program, Department of Psychology,University of Maryland-Baltimore County, Baltimore)
ÖDTÜ'DE İKEN BU GİBİ İŞLERİN OLDUĞU U DUYUYORDUM
Lisans ve yuksek lisansini ODTU`de yapan birisi olarak boylesi bir olayin ortaya cikmasi aslinda beni cok da sasirtmadi. ODTU`de gecirdigim sure zarfinda temel bilimler ve muhendislik alanlarindan pekcok arastirma gorevlisinin hocalari ile yaptiklari yayinlarda cok benzer bir yontem kullandiklarini kendi agizlarindan defalarca dinledim.
Hatta bu yontem tip alaninda da ciddi olarak kullaniliyor. Iyi yazilmis bir makale alinip belirli bolumleri aynen ya da cok az degistirilerek bir yeni makale hazirlaniyor.
Bu tur olaylarin ortaya cikmasinin en onemli nedeni elbette bilim etiginin icsellestirilmemis olmasi. Ancak bunun disinda onemli nedenlerden ikisi de ulkemizdeki dil egitiminin yetersizligi ve bilim uretimi anlayisi.
Ingilizcesi yeterli olamayan kisiler sistemin getirmis oldugu kurallar nedeniyle yabanci dergilerde yayin yapmaya zorlaniyorlar. Ornegin sosyal bilimler alaninda docent olabilmek icin sosyal bilimler atif indeksinde yer alan bir dergide tek yazarli bir makale yayinlama zorunlulugu var. Kimi universiteler bu sistemi bir puanlama sistemi ile daha da ileriye goturuyorlar. Ornegin tek yazarli makaleler daha cok puan alirken, ortak calisma urunu olan makaleler cok daha az puan aliyor ve
bu sekilde ogretim uyeleri uzerinde tek basina yayin yapmalari icin bir baski kuruluyor.
Bu sistem hemen akla gelebilecek iki temel sorunu beraberinde uretiyor.
Birincisi, yabanci yayin yapma baskisi nedeniyle arastirmacilarin Turkce yayin yapmalarinin onune geciliyor.
Ornegin Turk Psikoloji Dergisi son derece ciddi calisan bir ekip ile 970`lerden bu yana yayinlanan ve sosyal bilimler atif indeksine girmis bir dergidir. Ancak bu
dergide yayin yapmak yerine bilimsel kalite acisindan daha dusuk duzeyde yayinlari kabul edebilen Ingilizce dergileri tercih ediyorlar. Bu nedenle de ulkemizi ilgilendiren konularda Turkce yayin yapilamiyor.
Ogrenciler bilgi edinmek icin arastirma yaptiklarinda Turkce kaynak bulamiyorlar. Uygulamacilar Turkiye`de yapilan arastirmalari temel alip bilgilerini artirmak yerine kulturu ve sitemi farkli ulkelerde yapilmis yayinlari temel alan ceviri
kitaplarla bilgi ihtiyaclarini gideriyorlar. Kisacasi kendi ulkemize ozgu bilim uretmiyoruz. Kendi toplumuna faydasi olmayan bir sosyal bilimin bize
ne faydasi vardir?
Burada hemen su iddia ortaya atilabilir: "Evrensel bilime katki yapmak.." Evet, kesinlikle katiliyorum ancak dusuk kaliteli dergilerde yayin yapmakla evrensel bilime katki yapmak dusuncesi bir yanilsamadir.
Ayrica ABD`de gecirdigim bunca yilda gordugum su ki bizim gibi ulkelerden arastirmacilar ABD`de basilan dergilerde yayin yapmak icin can atarken ABD`li arastirmacilar bu yayinlara donup bakmiyorlar bile.
Yaptiklari ABD toplumu uzerine arastirma yapmak; dolayisiyla da ABD toplumu uzerine yapilmis arastirmalarin bulgularini kullaniyorlar.
Ikinci ciddi sorun ise ortak calismanin kosteklenmesi. Iyi bilim yapan ulkelerin tamamninda ortak calisma, ekip calismasi, arastirma ekiplerinin kurulmasi ve bu disiplinlerarasi ekipler vasitasi ile
"daha kaliteli" arastirmalar yapilmasini tesvik eden bir anlayis var. Bu nedenle cok iyi dergilerde basilan cok iyi arastirmalarin hemen hepsi artik ortak
yazarlidir. Turkiye`de ise bu yonelim acik acik kosteklenmektedir. Bu nedenle ozellikle de genc ogretim uyeleri bir an once akademik derecelerini alabilmek icin tek baslarina yayin yapmak cabasi icine
giriyorlar. Bu da yeni acilimlari, kalite artisini ve is birligiyle daha iyi isler cikartmayi engelliyor.
Yayin konusundaki Ingilizce yayin yapma baskisinin neden oldugu bir diger durum da kimi genc arastirmacilarin sirf akademik
yukselmelerini emniyete almak icin kimi ticari dergilerde yayin yapmalaridir.
Bu dergiler kimi zaman makale basina 500 - 600 dolardan baslayan ucretler aliyor. Son olarak Yeni Zelanda`da basilan bur turden bir derginin iyice ticarilesip bir makale icin 2000 dolara varan ucretler talep ediyor. Rivayet gibi olacak ama bir
devlet universitemizden bir yardimci docentin de docentligini alabilmek icin banka kredisi cekerek bu derginin talep ettigi ucreti odedigini uzulerek ogrendim.
Bilim hevesini kirip, bilgi uretmeyi odullendirmek yerine kendi basina gostermelik is yapmayi tesvik eden bir sistem maalesef ulkemizin bilim gelecegini cok ciddi sekteye ugratiyor. ABD`de kendi basina is yapanlari
"tek tabanca" diyerek hayiflarken bizim universitelerimizde insanlarin kendi odalarina kapanip yanliz is yapmalari tesvik ediliyor. Bu arada kim bilir su yuzune cikmayan ne bilim hirsizliklari yasaniyor.




Yusuf Altintas, Professor
NSERC-P&WC Industrial Research Chair Professor in Virtual Machining, Manufacturing Automation Laboratory, The University of British Columbia, Department of Mechanical Engineering Vancouver, Kanada
ÖĞRENCİLER İNTİHALİN NE KADAR VAHİM OLDUĞUNUN FARKINDA BİLE DEĞİL
Maalesef "intihal" bilimsel arastirma kulturunun oturmadigi ulkelerde yaygin. Sadece Turkiye'ye mahsus bir olay degil, ama Turkiye'de baska ulkelere gore cok daha yaygin. Daha gecen ay bir Ispanya, bir Brezilya makalelerinin kitabimdan aynen aktarildigini gordum. Ispanyada hemen farkina varip duzelttiler ve benden de ozur dilediler. Brezilyaya ise bu ay sonu davetliyim� Gectigimiz yaz Iran'dan gelenlerin Turkiye'de sundugu 25 makalenin en az 5 tanesinde kitabimdan oldugu gibi kopyalanmis bolumler vardi.
Cocuklar bunun ne kadar vahim oldugunun farkinda bile degildiler, zira tek tek gelip "Hocam, sizin metodlarinizi ogrendik, uyguladik, calisiyor. Bize bir elestiri yapip yol gosterirmisiniz?"
Hocalari ile oturup, "management" degil, biraz da hocalik yapmasini salik verdim ve intihalleri benim eski asistanlarim siraladilar tek tek hocaya. Kisacasi, intihalin ne kadar vahim bir davranis oldugunun bile farkinda degil cocuklar, hocanin da yayinin iceriginden haberi yok. Ustelik, bogazina kadar politikaya batmis hocalarin dogal olarak arastirmaya vakti yok.
1995 yilinda, benden daha az kidemli (Yard. Doc.) bir Kanada'li hoca arkadasla bizim kasabaya geldik. Komsunun damadi bolgesel bir unuversitesinde master yapiyordu. "Ecnebi" hocanin tezdeki Ingilizce'ye bakivermesini istediler� Bizim alanimizda olmayan bir muhendislik dali.
"Tamam once ben bakivereyim" deyip tezi aldim. Tezin birkac sayfasi cok kotu Ingilizce ile yazilmis, ama geri kalani ise sahane bir Ingilizce ile devam etmis. O kadar bariz idi ki kaynaklardan oldugu gibi kopya edildigi. Paragraflarin her biri baska yerden kopayalanip , yan yana dizilmis ve bir ucubet cikmis ortaya. Anlamak icin uzman olmaya da gerek yok.
Cocugu cagirip: " Aslanim, bu tez tamamen kopya. Sen bunu yeniden yaz, ben yine okuyevereyim bana gonderirsen. Boyle tez calismasi olmaz. Ustelik ben bir arastirma falan da gormedim bu tezde."
Cevap: " Abi, tum tezler boyle, zaten hocam da kabul etti! Benimkinden daha kotuleri de var, sen neye benimkine taktin?"
"Ama bu tez senin adina basilacak. Hocan gorevini yapmamis, fakat tez senin. Sen bu tezi boyle veremezsin. "
"Sen karisma abi, versene arkadasina okusun!"
Gonderdim cocugu bir suru nasihatle, yakinim olan egitimsiz kayinpederi ve kayinvaldesi bana kirildilar.
Bir ogrenci intihal yapiyorsa, mutlaka sorumlusu hocasidir. Asistaninin yaptigi ve yazdigi seylerden haberi olmayan ama onaylayan kisiye nasil hoca denebilir ?
YOK sisteminin koklu bir degisiklige ugramasi gerekli. Aslinda siyasiler kanca atmasa, her unuversitenin ozerk ve kendi kendini denetlemesi, hem kaliteyi hem de bilimsel verimi artirir. Fakat Turkiye gercekleri, hukumetlerin begenmedigi rektorleri hapishanelerde surundurmesi, bazi rektorlerin de siyasi parti liderleri gibi davranmasi, rektor secimlerinin akademik yonetim tecrubesi ve bilimsel basari bazinda degil de �secim vaatleri" ile yapilmasi, sistemi daha da batakliga gomuyor.
Akademik calismalari zayif olan hocalar iki siniftir:
-�Benim kapasitem bu kadar, daha iyisi elimden gelmiyor" deyip onurlu durus sergilemek
- Ikinci kesim de intihal, kayirma/kayrilma, asistanlarinin veya daha genc hocalarin sirtindan, politik ayak oyinlari ile yukselen gurup.
Türkiye ikinci guruptan hocalarin hegemonyasinda batakliga dogru yurumekte. Bu gurup ayni zamanda tam akademisyenleri de unuversitelerden, hatta ulkeden kacirmak icin her yolu denemekteler.
Kanada unuversitelerinin yapilanmasini, ve Turkiye ile bildigim kadari ile karsilastiran makalelerim asagida gorulebilir. (http://www.kanadainfo.com/yazarlar/yusuf/giris_yusuf.asp)
Turkiye unuversiteleri devamli geriye dogru dortnala kosmakta. Unuversiteler bilimsel ozerklik icinde, akademik basarinin olcumleri oturtulmadikca cokus devam edecektir. Akademik yayin yapip elestiri suzgecinden gecmemis hocalarin profesor-dekan-rektor oldugu, intihalcilerin basbakan yardimcisi oldugu bir siyasi ortamda unuversiteleri duzeltmek cok zor.




Adı bende saklı bir doçent
YABANCI DİL BİLMEYENLERİ YABANCI DERGİLERDE NASIL MAKALE YAYINLIYOR?
Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı (ÜDS) den yeterli derece alamayan, ancak saygın (uluslarası) dergilerde 15-20 uluslararası makalesi çıkan çok sayıda bilim insanı var Türkiye'de.
Hep birlikte bir illüzyonun içinde oynuyoruz, bazen bizi kendimize getiren bir kaç uyarı alıyoruz o kadar. Madem bu konuda hassasız o halde tıp alanındaki, kimya alanındaki uluslararası makaleleri mercek altına alalım (ziraat da buna dahil). (Lütfen her yıl doçentlik sınavlarına müracaat edenler ve doçent olanların alanlarına göre dağılımına bakınız.)
Yüksek öğretim sadece öğretim üyesi yetiştirmek değil, uluslararası alanda tanınmış, gerçekten ölçü alınabilecek bilimsel yayınları çıkartabilmeyi de içermelidir. Citation indekse (her nasılsa) girebilmiş dergilerdeki denetleyemediğimiz bir yayın sistemine bu işi havale edersek, bu tür manzarlarla daha çok karşılaşırız.



mmunir@milliyet.com.tr

arXiv - ODTÜ Rektörü Akbulut'un intihal konusundaki mektubu

ODTÜ Rektörü Akbulut'un intihal konusundaki mektubu


İkisi Orta Doğu Teknik Üniversiteli 14 akademisyenin çalıntı bilgilerle yurtdışında makale yayımladıktan sonra ortaya çıkmasıyla ilgili yazılarım konusunda ODTÜ rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut'tan bir mektup aldım.
Olduğu gibi yayımlıyorum. İlgilenenler yazılarımı milliyet.com.tr'de "Yazarlar" sütununda adımın altında bulabilirler.

17 Eylül 2007
Sayın Münir,
Nature dergisindeki intihal ile ilgili yazınız için teşekkür ederim. Ancak verdiğiniz bazı bilgiler çok sağlıklı değildir.
Rektörlük olarak 15 Ocak 2007'de Fizik Bölüm Başkanlığı ve Etik Komitesi'nin bilgilendirmesi ile incelemeyi başlattık. 18 Ocak 2007 tarihinde Etik Komisyonu ilk toplantısını yaptı ve 22 Şubat 2007 tarihinde jüri üyelerine dosya iletildi ve karar intihal olarak 15 Mart 2007 tarihinde kesinleşti. Öğrenciler hakkında 16 Nisan 2007 tarihinde disiplin soruşturması açtık ve iki dönem uzaklaştırma cezası verdik (12 Temmuz 2007).
JHEP'in (Journal of High Energy Physics) editörlerine 20 ve 22 Mart 2007 tarihlerinde intihal olayını Rektör olarak bizzat ben yazıyla bildirdim. Daha sonra arşiv editörü ekte gönderdiğim makaleyi yayımladı. Görüleceği gibi, Etik Kurulu'nun kararına dayanan intihal uyarısını bizzat ODTÜ Rektörü'nün yaptığı makalede vurgulanmaktadır.
Ancak Nature dergisinde çıkan yazıda ODTÜ yönetimi olarak tespit ve uyarı yaptığımız ve olayı ortaya çıkardığımız maalesef belirtilmemiştir. Sanırım siz de bu nedenle beni göreve davet etmektesiniz.
Ben görevimi Nature dergisindeki makaleden aylar önce yaptım, soruşturma açıp öğrencilerin doktora programından çıkarılmalarını sağladım.
YÖK, TÜBİTAK ve Mersin Üniversitesi Rektörlüğü'ne 16 Nisan 2007 tarihli yazıları yazıp bilgilendirdim.
Ayrıca, ilk yazınızın çıktığı gün Anadolu Ajansı'na ekte kopyasını gönderdiğim 13 Eylül 2007 tarihli detaylı bir açıklama yapmıştım. Ancak, maalesef ikinci yazınızda da ODTÜ Rektörlüğü'nü hiçbir şey yapmamış gibi göstermektesiniz.
Gerekli açıklamayı yapacağınız umuduyla konuya gösterdiğiniz hassasiyete teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Prof. Dr. Ural Akbulut
Rektör
***
Maalesef olayın tamamı Sayın Rektör'ün anlattığı gibi değil ve ODTÜ bu olaydan tamamen aklanarak çıkmıyor. Nedenlerini yarınki yazımda bulacaksınız.

mmunir@milliyet.com.tr

arXiv - Üniversitelerin sessizliği

http://www.milliyet.com/2007/09/16/yazar/munir.html




Metin MÜNİR

Üniversitelerin sessizliği


On dört Türk akademisyenin makale hırsızı olarak dünyanın en prestijli bilim dergisi Nature'de teşhir edilmesinin üniversiteler tarafından ölüm sessizliğiyle karşılanması bilim dünyamız adına utanç verici, küçültücü bir olaydır.
Konuyu bilmeyenler için bir özet vermek istiyorum: arXiv adlı Amerikan bilimsel web sitesi, kısa bir süre önce 14 Türk doktora öğrencisi, doçent ve profesörün imzasıyla yayımladığı fizik makalelerinin daha önce Batı'da yayımlanmış makalelerden kopya edildiğini açıkladı.
Bu makalelerin çoğunun sahibi Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) doktora öğrencilerinden Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu'dur.
Olayı daha da vahim hale getiren, ilgili üniversitelerin konu hakkında hareketsiz kalmalarıdır. Siyasi konularda bülbül kesilmesini çok iyi bilen Yükseköğretim Kurulu da (YÖK) bu konuda sessiz kaldı.
Olay geçen kasım ayında Saltı ve Aydoğdu'nun ODTÜ'deki sözlü sınavında ortaya çıkmaya başladı.
Nature'ün haberine göre, Saltı ve Aydoğdu'nun yerçekimsel fizikle ilgili yayımlanmış birçok İngilizce makalesi vardı. Ancak, sınavda lise düzeyinde fizik bilgisine sahip olmadıkları ortaya çıktı. İngilizceleri de tatminkâr değildi.
Şüphelenen profesörler, öğrencilerin arXiv'de ve diğer birçok uluslararası bilimsel dergide yayımlanmış olan makalelerini incelediler ve bunların büyük bir bölümünün başka makalelerden aşırılmış olduğunu gördüler.
Olayı arXiv'e bildirdiler. arXiv kendi yaptığı araştırmasında, 14 akademisyene ait 64 makaleyi birçok bölümünün çalıntı olduğu iddiasıyla yayından kaldırdı. Bu makalelerin referans numaralarını tıkladığınızda iddia edilen çalıntının hangi makalelerden yapılmış olduğuna dair sayfa açılıyor.*
arXiv'in intihal ile suçladığı kişiler şunlardır (İsimlerin önündeki rakam çalıntı alıntı ihtiva eden makalelerinin sayısını gösteriyor):


40Mustafa Saltı (Doktora öğrencisi, ODTÜ)
29Oktay Aydoğdu (Doktora öğrencisi, ODTÜ)
15Sezgin Aygun (Doktora öğrencisi, 18 Mart Ü.)
14Murat Korunur (Doktora öğrencisi, Dicle Ü.)
13Ali Havare (Doçent, Mersin Ü.)
13İsmail Tarhan (Doçent, 18 Mart Ü.)
10Melis Aygun (Doktora öğrencisi, 18 Mart Ü.)
7Hüsnü Baysal (Doçent, 18 Mart Ü.)
5İrfan Açıkgöz (Profesör, Dicle Ü.)
4İhsan Yılmaz (Profesör, Dekan, 18 Mart Ü.)
3Figen Binbay (Doçent, Dicle Ü.)
3Nurettin Pirinççioglu (Yardımcı Doçent, Dicle Ü.)
3Taylan Yetkin (Öğretim görevlisi PhD, Mersin Ü.)
1Can Aktaş (Doktora öğrencisi, 18 Mart Ü.)



Olay burada bitmiyor. Dün Prof. Açıkgöz, Doç. Havare, Yrd. Doç. Pirinççioğlu, Yrd. Doç. Binbay ve doktora öğrencileri Aydoğdu, Saltı, Korunur'dan ortak bir mektup aldım. "Delilsiz, asılsız ve önyargılı ithamlara maruz kaldık" diyorlar. Onlara göre "uğursuz bir oyun" oynanmakta.
Bir uğursuzlukla karşı karşıya olduğumuz kesin. Ama uğursuzlar kim?
Bunları ortaya çıkarmak çok kolay. Çünkü kişilere, yazdıkları makalelere, makalelerini aşırdıkları iddia edilen makalelere kolaylıkla ulaşmak mümkün. Ulaşılması mümkün olmayan üniversitelerde ve YÖK'te bunları ortaya çıkaracak irade ve ahlak bilinci.
YÖK, ODTÜ ve diğer üniversiteler harekete geçmeli, ahlaksızlığa (eğer varsa) sessizlik içinde ortak olmaya devam etmeyeceklerini göstermelidirler.
Peşinizi bırakmayacağım.

* http://arxiv.org/new/
withdrawals.aug.07.html

mmunir@milliyet.com.tr

Tuesday, September 18, 2007

Özgür Oktel 'den (Bilkent Fizik) ÇOMÜ Plagiarism Şebekesine Cevap

Tuesday, September 18, 2007

Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr Özgür Oktel'in Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'ndeki gruba yolladığı mesaj; (Özgür Oktel 92 ÖSS 1., Doktora Massachusetts Institute of Technology [MIT])

http://www.bilim.org/forum/viewtopic.php?t=1931&postdays=0&postorder=asc&start=10


Sayın Yılmaz ve ÇOMÜ nün intihalle suçlanan diger hocaları,


Ben Bilkent Üniversitesi Fizik bölümünde yoğun madde fiziği üzerine çalışan bir yardımcı doçentim.Genel Relativite ve
kozmoloji ile ilgili bilgim ise Doktora sırasında aldığım bir ders ve dinlediğim konuşmalarla sınırlıdır. Hakkınızdaki
intihal iddalarının doğru olup olmaması aslında direk olarak beni ilgilendirmese de intihal iddalarına yazdığınız cevaptan
sonra sizlerin makalelerinizi daha yakından inceledim, bu incelememin sonuçlarını hem sizle hem de cevap yazısını gönderdiğiniz
bölümümdeki arkadaşlarımla paylaşmak istedim.

Öncelikle verdiğiniz intihal tanımında 'başkasının yaptığı işi kısmen veya tamamen kendisininmiş gibi sunmak' olduğunu hatırlatayım.
İntihalin tanımı ve nelerin intihal sayıldığı pek çok kurumun ve derginin web sitesinde var. Nelerin intihal kapsamına girdiğinin kısa bir tanımını
ben de Purdue üniversitesinin web sitesinden aldım: (http://owl.english.purdue.edu/owl/resource/589/02/)



There are some actions that can almost unquestionably be labeled plagiarism. Some of these include buying, stealing, or borrowing a paper (including, of course, copying an entire paper or article from the Web); hiring someone to write your paper for you; and copying large sections of text from a source without quotation marks or proper citation.


Ben grubunuzun hem intihalle suçlanan hem de suçlanmayan yayınlarına baktım, ikisinden de birer örnek vermek istiyorum:

1) I. Yilmaz, A Kucukarslan ve S. Ozder (Arxiv de olmayan, intihalle suçlanmamiş bir makale, grubunuzun bulabildiğim en yeni yayını)
International Journal of Modern Physics A
Vol. 22, No. 12 (2007) 2283–2291

Bu makale arxiv de olmadığı için maila ekledim. Makalenin cümlelerini google scholar ile aratınca karşıma şunlar çıktı, merak eden herkes bakabilir:

1a) Makalenin ilk paragrafi birebir D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Altinci sayfanin ilk paragrafinin son yarisi (fig'ure 1'den sonraki ilk paragraf)

1b) Ikinci paragrafin iki cumlesi M. K. Mak and T. Harko gr-qc/0309069 paper'inin ilk paragrafi.

1c) Ikinci paragrafin son cumlesi E. Gourgoulhon, P. Haensel, R. Livine, E. Paluch, S. Bonazzola, and J.-A. Marck astro-ph/9907225 Intoduction'in son cumlesi

1d) Ucuncu paragraf yine grubunuzun baska bir makalesi ile ayni (C. Aktas and I. Yilmaz Gen Relativ Gravit (2007) 39:849)

1e) Equation (1)'den sonraki paragraf bire bir: D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Section IV'den onceki ikinci paragraf. (14. sayfada)

Bundan sonrasini incelemedim. Sizin 'biraz benziyor' dediğiniz giriş kısmında size ait kaç tane cümle var onu merak ediyorum. Başkalarının makalelerinden paragrafları indirip
bir araya koyarak giriş yazdığınızda nasıl oluyor da kendi çözmek istediğiniz 'tamamen orjinal' problemi ortaya koyabiliyorsunuz o da başka bir muamma.


2) Ihsan Yilmaz, Melis Aygun, Sezgin Aygun arXiv:gr-qc/0607104v2 (Bu intihal nedeniyle değil aynı makaleyi bir daha farklı isimle yazdığınız için
kaldırılan bir makale)

Bu makalede birşey çok dikkatimi çekti makalenin isimi 'Topological defect solutions in the spherically symmetric space-time admitting conformal motion', genel relativite
derslerimden hatırladığım kadarıyla burada topological defectler olarak düşündüklerimiz domain wall'lar ve cosmic stringler. Bu iki obje de klasik alan teorisi ile tanımlanabiliyor
yani einstein denklemleri çerçevesinde klasik (quantum olmayan) özellikteler. Ama makalenizde şöyle bir paragraf var:

In String Theory, the myriad of particle types is replaced by a single fundamental
building block, a ’string’. These strings can be closed, like loops, or open,
like a hair. As the string moves through time it traces out a tube or a sheet, according
to whether it is closed or open, Furthermore, the string is free to vibrate,
and different vibrational modes of the string represent the different particle types,
since different modes are seen as different masses or spins
Bu paragraf açıkça string teorinin stringlerinden yani Planck skalasında yaşayan objelerden bahsediyor. Üstelik bunu googleda arayınca

http://www.damtp.cam.ac.uk/user/gr/public/qg_ss.html

web sayfasındaki üçüncü paragraf çıkıyor. Burası da Cambridge üniversitesinin halka string teoriyi anlatmak için kurdugu web sitesi. Acı olan
makalenize populer web sitesinden indirilmiş paragraf mı koymanız, yoksa cosmic stringler ile string teorideki stringlerin farkını bilmemeniz mi bilemiyorum.


Yoğun maddeci arkadaşlar için bir benzetme yapayım: ben elektronik bant yapısı ile ilgili bir makalemde bir anda 'o da bant bu da bant' diye yara bantlarının
özelliklerinden bahsetsem, üstelik bunu da bir hastanenin web sayfasından aynen indirmiş olsam, ne düsünürdünüz? Aynı konuda yazılan introductionların benzediğini
mi, yoksa intihal yaparken kantarın topuzunu iyice kaçırdığımı mı?

3) Bir de excessive overlap yüzünden kaldırılan makaleleriniz var. Burada sorun kendinizden intihal yapmak ötesinde bir defa hesap yapıp bunu birden fazla
farklı paper olarak yazmış olmanız.
Bunu dogrulamak için Hep-th0505013 ve gr-qc0607104 makalelerinizi incelemeye çalıştım: gerçekten de iki makalede de
değişik durumlarda charge ve mass hesaplıyosunuz: Ama hep-th0505013teki ana sonuclarınız olan denklemler (42) ve ((45)ten sonrakı numarasız denklem),
gr-qc0607104 de tekrar ana sonuclar olan denklem (42)(tekrar (86)) ve (79) olarak verilmiş. Üstelik bu kadar birbirine benzeyen iki makaleden sonra yazılanı önce yazılanına
atıf vermiyor.

Aynı bilimsel sonuçları iki ayrı makalede üstelik yazar listesi değişik iki makalede vermenin açıklaması nedir? Sanırım amacınız bilime katkı yapmaktan çıkıp makale
yayınlamaya dönmüş, eger başka açıklaması varsa lütfen söyleyin.


Yukarıda yaptığım araştırmayı yapmak yaklaşık 6-7 saatimi aldı, yani bir iş günümü kaybettim. Ama oturup kendi hesaplarımla uğraşsaydım daha iyi olurdu diyemiyorum,
hepimizin kafasını meşgul eden intihal suçlamalarıyla ilgili kararımı vermemi sagladı. Bu iddalarla ilgili mutlaka üniversitenizde, YÖK te ve diğer kurumlarda kurullar kurulacak
ve sizi baglayıcı kararlar vereceklerdir. Beni bu kararlar çok da ilgilendirmiyor, sonuçta bu bir bilimsel ahlak meselesidir, ve bir insanin davranışlarının kabul edilir olup olmadığı
onunla aynı ortamları paylaşan insanlar tarafından değerlendirilir. Bu da konunuzun dışında olan, sizin intihal yapmış veya yapmamış olmanızın etkilemeyeceği bir yardımcı doçentin, sizi
kesinlikle bağlamayacak olan kararı:

Bence Arxiv tarafından hakkınızda ortaya atılan intihal iddaları kesinlikle doğrudur, yaptığınız iş çok makale yayınlıyarak yayın sayınızı haksızca arttırmaya çalışmaktır, bu da açıkca 'bilimsel hırsızlıktır'.
Lütfen savunmalarınızda 'bunu herkes yapıyor', 'bütün Türk fizikçileri suçlanıyor' gibi argümanlarla, Türkiye'de alınteri ile bilime katkıda bulunmaya çalışan insanları kendinizle bir tutmayın.

Kendi işinize göstermediğiniz saygıyı başkalarının işlerine göstermeniz dileğiyle.


--
Mehmet Ozgur Oktel
Assistant Professor
Department of Physics
Bilkent University
Ankara 06800
Turkey


--------------------------------------------------------------------------------


Mustafa Gündoğan
Site Denetçisi

Site Denetçisi


Kayıt: 16 Mar 2005
Mesajlar: 279
Nereden: Ankara

MesajTarih: Sal Eyl 11, 2007 8:45 pm Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr Özgür Oktel'in Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'ndeki gruba yolladığı mesaj; (Özgür Oktel 92 ÖSS 1., Doktora Massachusetts Institute of Technology [MIT])

Özgür Oktel yazmış:

Sayın Yılmaz ve ÇOMÜ nün intihalle suçlanan diger hocaları,


Ben Bilkent Üniversitesi Fizik bölümünde yoğun madde fiziği üzerine çalışan bir yardımcı doçentim.Genel Relativite ve
kozmoloji ile ilgili bilgim ise Doktora sırasında aldığım bir ders ve dinlediğim konuşmalarla sınırlıdır. Hakkınızdaki
intihal iddalarının doğru olup olmaması aslında direk olarak beni ilgilendirmese de intihal iddalarına yazdığınız cevaptan
sonra sizlerin makalelerinizi daha yakından inceledim, bu incelememin sonuçlarını hem sizle hem de cevap yazısını gönderdiğiniz
bölümümdeki arkadaşlarımla paylaşmak istedim.

Öncelikle verdiğiniz intihal tanımında 'başkasının yaptığı işi kısmen veya tamamen kendisininmiş gibi sunmak' olduğunu hatırlatayım.
İntihalin tanımı ve nelerin intihal sayıldığı pek çok kurumun ve derginin web sitesinde var. Nelerin intihal kapsamına girdiğinin kısa bir tanımını
ben de Purdue üniversitesinin web sitesinden aldım: (http://owl.english.purdue.edu/owl/resource/589/02/)



There are some actions that can almost unquestionably be labeled plagiarism. Some of these include buying, stealing, or borrowing a paper (including, of course, copying an entire paper or article from the Web); hiring someone to write your paper for you; and copying large sections of text from a source without quotation marks or proper citation.


Ben grubunuzun hem intihalle suçlanan hem de suçlanmayan yayınlarına baktım, ikisinden de birer örnek vermek istiyorum:

1) I. Yilmaz, A Kucukarslan ve S. Ozder (Arxiv de olmayan, intihalle suçlanmamiş bir makale, grubunuzun bulabildiğim en yeni yayını)
International Journal of Modern Physics A
Vol. 22, No. 12 (2007) 2283–2291

Bu makale arxiv de olmadığı için maila ekledim. Makalenin cümlelerini google scholar ile aratınca karşıma şunlar çıktı, merak eden herkes bakabilir:

1a) Makalenin ilk paragrafi birebir D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Altinci sayfanin ilk paragrafinin son yarisi (fig'ure 1'den sonraki ilk paragraf)

1b) Ikinci paragrafin iki cumlesi M. K. Mak and T. Harko gr-qc/0309069 paper'inin ilk paragrafi.

1c) Ikinci paragrafin son cumlesi E. Gourgoulhon, P. Haensel, R. Livine, E. Paluch, S. Bonazzola, and J.-A. Marck astro-ph/9907225 Intoduction'in son cumlesi

1d) Ucuncu paragraf yine grubunuzun baska bir makalesi ile ayni (C. Aktas and I. Yilmaz Gen Relativ Gravit (2007) 39:849)

1e) Equation (1)'den sonraki paragraf bire bir: D. Boyanovsky, H. J. de Vega and D. J. Schwarz, hep-ph/0602002. Section IV'den onceki ikinci paragraf. (14. sayfada)

Bundan sonrasini incelemedim. Sizin 'biraz benziyor' dediğiniz giriş kısmında size ait kaç tane cümle var onu merak ediyorum. Başkalarının makalelerinden paragrafları indirip
bir araya koyarak giriş yazdığınızda nasıl oluyor da kendi çözmek istediğiniz 'tamamen orjinal' problemi ortaya koyabiliyorsunuz o da başka bir muamma.


2) Ihsan Yilmaz, Melis Aygun, Sezgin Aygun arXiv:gr-qc/0607104v2 (Bu intihal nedeniyle değil aynı makaleyi bir daha farklı isimle yazdığınız için
kaldırılan bir makale)

Bu makalede birşey çok dikkatimi çekti makalenin isimi 'Topological defect solutions in the spherically symmetric space-time admitting conformal motion', genel relativite
derslerimden hatırladığım kadarıyla burada topological defectler olarak düşündüklerimiz domain wall'lar ve cosmic stringler. Bu iki obje de klasik alan teorisi ile tanımlanabiliyor
yani einstein denklemleri çerçevesinde klasik (quantum olmayan) özellikteler. Ama makalenizde şöyle bir paragraf var:

In String Theory, the myriad of particle types is replaced by a single fundamental
building block, a ’string’. These strings can be closed, like loops, or open,
like a hair. As the string moves through time it traces out a tube or a sheet, according
to whether it is closed or open, Furthermore, the string is free to vibrate,
and different vibrational modes of the string represent the different particle types,
since different modes are seen as different masses or spins
Bu paragraf açıkça string teorinin stringlerinden yani Planck skalasında yaşayan objelerden bahsediyor. Üstelik bunu googleda arayınca

http://www.damtp.cam.ac.uk/user/gr/public/qg_ss.html

web sayfasındaki üçüncü paragraf çıkıyor. Burası da Cambridge üniversitesinin halka string teoriyi anlatmak için kurdugu web sitesi. Acı olan
makalenize populer web sitesinden indirilmiş paragraf mı koymanız, yoksa cosmic stringler ile string teorideki stringlerin farkını bilmemeniz mi bilemiyorum.


Yoğun maddeci arkadaşlar için bir benzetme yapayım: ben elektronik bant yapısı ile ilgili bir makalemde bir anda 'o da bant bu da bant' diye yara bantlarının
özelliklerinden bahsetsem, üstelik bunu da bir hastanenin web sayfasından aynen indirmiş olsam, ne düsünürdünüz? Aynı konuda yazılan introductionların benzediğini
mi, yoksa intihal yaparken kantarın topuzunu iyice kaçırdığımı mı?

3) Bir de excessive overlap yüzünden kaldırılan makaleleriniz var. Burada sorun kendinizden intihal yapmak ötesinde bir defa hesap yapıp bunu birden fazla
farklı paper olarak yazmış olmanız.
Bunu dogrulamak için Hep-th0505013 ve gr-qc0607104 makalelerinizi incelemeye çalıştım: gerçekten de iki makalede de
değişik durumlarda charge ve mass hesaplıyosunuz: Ama hep-th0505013teki ana sonuclarınız olan denklemler (42) ve ((45)ten sonrakı numarasız denklem),
gr-qc0607104 de tekrar ana sonuclar olan denklem (42)(tekrar (86)) ve (79) olarak verilmiş. Üstelik bu kadar birbirine benzeyen iki makaleden sonra yazılanı önce yazılanına
atıf vermiyor.

Aynı bilimsel sonuçları iki ayrı makalede üstelik yazar listesi değişik iki makalede vermenin açıklaması nedir? Sanırım amacınız bilime katkı yapmaktan çıkıp makale
yayınlamaya dönmüş, eger başka açıklaması varsa lütfen söyleyin.


Yukarıda yaptığım araştırmayı yapmak yaklaşık 6-7 saatimi aldı, yani bir iş günümü kaybettim. Ama oturup kendi hesaplarımla uğraşsaydım daha iyi olurdu diyemiyorum,
hepimizin kafasını meşgul eden intihal suçlamalarıyla ilgili kararımı vermemi sagladı. Bu iddalarla ilgili mutlaka üniversitenizde, YÖK te ve diğer kurumlarda kurullar kurulacak
ve sizi baglayıcı kararlar vereceklerdir. Beni bu kararlar çok da ilgilendirmiyor, sonuçta bu bir bilimsel ahlak meselesidir, ve bir insanin davranışlarının kabul edilir olup olmadığı
onunla aynı ortamları paylaşan insanlar tarafından değerlendirilir. Bu da konunuzun dışında olan, sizin intihal yapmış veya yapmamış olmanızın etkilemeyeceği bir yardımcı doçentin, sizi
kesinlikle bağlamayacak olan kararı:

Bence Arxiv tarafından hakkınızda ortaya atılan intihal iddaları kesinlikle doğrudur, yaptığınız iş çok makale yayınlıyarak yayın sayınızı haksızca arttırmaya çalışmaktır, bu da açıkca 'bilimsel hırsızlıktır'.
Lütfen savunmalarınızda 'bunu herkes yapıyor', 'bütün Türk fizikçileri suçlanıyor' gibi argümanlarla, Türkiye'de alınteri ile bilime katkıda bulunmaya çalışan insanları kendinizle bir tutmayın.

Kendi işinize göstermediğiniz saygıyı başkalarının işlerine göstermeniz dileğiyle.


--
Mehmet Ozgur Oktel
Assistant Professor
Department of Physics
Bilkent University
Ankara 06800
Turkey


Kaynak, http://bilkentasistan.blogspot.com

Ayrıca dikkat edin, Özgür Hoca kendi yaptığı araştırmada, ÇOMÜ grubunun, arXiv tarafından intihalle suçlanmayan bir makalesinde popüler bir web sayfasından bile copy-paste yaptığını bulmuş. (O makale de intihal ürünü) Bir de bu insanlar, çeşitli yerlerde "Bu tüm Türk fizikçilerine yapılmış bir saldırıdır" diyor. Bari, namusu ile, hakkı ile bilim yapan insanlara çamur atmasınlar.

Ayrıca olay patlak vereli, makaleler çekileli 1 ayı geçti fakat YÖK'den de, basındna da ciddi bir şey çıkmadı. Sadece NTVMSNBC güzel bir haber yapmış, onun dışında bir şey yok, yine halkın aklını magazinle, saçma sapan şeylerle dolduruyorlar, yazık ki ne yazık...


Bu mesajı yolladıktan sonra farkettim, olay Zaman gazetesinde de çıkmış:

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=587259

Burda da, ÇOMÜ rektör yardımcısı iddiaların doğru olduğundan bahsediyor ve önümüzdeki günlerde etik kurulda değerlendirileceğini söylüyor. Osman Demircan ayrıca, Türkiye'nin en ünlü astrofizikçilerinden. Yine gazetenin haberine göre, Dicle Üniversitesi gazetenin aramalarını yanıtsız bırakmış.

Sunday, September 16, 2007

arXiv - Özgur Sarıoğlu ve Bayram Tekin'den (ODTÜ Fizik) İrfan Açıkgöz'e (Dicle Üni.) cevap


http://www.odtumezunlari.gen.tr/index.html?http://www.odtumezunlari.gen.tr/phpBB2/viewtopic.php?p=452115


Ozgur Sarioglu ve Bayram Tekin'den Irfan Acikgoz'e cevap

Kendi adima buyrun butun calismalarim meydanda.. Oturun, inceleyin.
Intihal varsa ben yokum. Herseyi birakip gidecegim.

Herkesi kendiniz gibi mi sandiniz? Yahu bu arXiv benim babamin ciftligi
mi ki ben onlardan 'rica' edince bunca makaleyi atiyorlar. Gucun hukuku,
hukukun gucu gibi sozlerle kimi kandiriyorsunuz. Size 'intihal yapmissin
kardesim' diyorum, siz buna cevap verin! Yurtdisinda herkesten bagimsiz
kisiler 'evet, intihal var' diyor. Buna cevap verin. Sizin yaptiginiza
sadece demagoji derler.

Ozgur Sarioglu



Fizik Arxiv`'nin sahibi Paul Ginsparg benim amcamin oglu, JHEP dergisi
editoru de ayıptır soylemesi bir ara takıldıgım hatun olur. Ben onlardan
rica ettim, bazı makaleleri attılar. Dahası da var: Springerin diger
dergileri de makaleleri atacaklar.

Tek soyleyecegim su: lutfen bu intihalciler butun mesailerini benim
makalelerimi attirmak icin harcasınlar. Bir tanesi atılırsa, ben fizigi
bırakıp arıcılık yapacağım.

bayram tekin

arXiv - BİLİM ETİĞİNE SAYGI ÇAĞRISI 2 - imza listesiz - Plagiarism - Aşırmacılık

KONU: BİLİM ETİĞİNE SAYGI ÇAĞRISI 2

Yükseöğretim Kurulu Başkanı Sayın Prof. Dr. Erdoğan Teziç,
Üniversitelerarası Kurul Başkanı Sayın Prof. Dr.Mustafa Akaydın,

Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı Sayın Prof. Dr. Engin Bermek,

Sayın Üniversite Rektörleri ,

TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu Başkanı Sayın Prof.Dr. Zafer Ünver,

Üniversitelerimizde onyıllardan beri süregelen ve çok tehlikeli bir şekilde adeta kanıksamaya başladığımız araştırma ve yayın etiği sapkınlıkları, yani intihaller, ülkenin bilimsel geleceği için bir tehdit oluşturma çizgisini aşmış ve artık dünyanın en saygın bilim dergisi Nature'a haber olacak kadar (bakınız: EK dosya) Üniversitelerimiz'in ve Türk Bilim İnsanları'nın uluslar arası saygınlığını şüpheli ve tartışılır hale getirmeye başlamıştır.

Ulusça yüzümüzü kızartan bu skandalın başlıca nedeni olarak, söz konusu bilim etiği sapkınlıklarını yapanlara karşı meslektaşlarımızın ve özellikle yöneticilerin gösterdikleri korumacı tavrı ve iki yıl önce, 27 Ekim 2005 de, bir basın toplantısıyla açıkladığımız 600' e yakın imza içeren çağrımızdaki uyarı ve taleplerimizin ilgili kişi ve kurumlarca dikkate alınmamış olmasını görüyorum.
Bu nedenle, imzam bulunan aşağıdaki çağrıda iki yıl önce ilettiğim görüşlerimi aynen tekrarlıyor, siyasal düşüncesi, inancı, akademik ve toplumsal konumu ne olursa olsun bilim etiğini çiğneyenler karşısında tarafsız, etkin ve kararlı bir tavır almanızı talep ediyor ve sizleri bilim etiğine gerçek anlamda sahip çıkmaya çağırıyorum.

Saygılarımla.
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı
Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi

ÜNİVERSİTE ÖĞRETİM ELEMANLARINDAN

BİLİMSEL VE ETİK DEĞERLERE SAYGI ÇAĞRISI

27 Ekim 2005

Bizler, etik değerlerdeki aşınmanın son yıllarda toplum ahlakını ve ülkenin bilimsel geleceğini tehdit eder boyutlara ulaşmış olması karşısında Bilim Etiği başta olmak üzere Toplumsal-Siyasal Etiğin Gelişmesi ve Yerleşmesi gerektiğine inanan öğretim elemanları olarak aşağıdaki görüş ve düşüncelerimizi kamuoyu ile paylaşmak ve ilgili kişi ve kurumların dikkatine sunmak gereğini duyuyoruz.

Bilimin ana uğraşı, var olma nedeni, gerçeği aramaktır. Bilimsel gerçeğin aranmasında çıkış noktası varsayımdır. Bilim insanı önce varsayım üretir, ondan sonra da olanca güç ve dürüstlükle bu ürettiği varsayımı çürütmeye çalışır. Bunda gerçekten başarılı olamadığında, ve ancak o zaman, bilimsel gerçeğe erişebilir. Kendini çürütmeye çalışmak olağanüstü bir dürüstlük gerektirir. O nedenle de etik ve bilim tümüyle bir bütündür. Bilim yaparken ayrıca etik beklenmez. Etik olmazsa bilim de olmaz.

Bilim uğraşının etiğe koşut ikinci temel öğesi özgünlüktür. Özgünlük de etik gibi bilimin olmazsa olmazıdır. Varsayımlar aynı bile olsa bilimin temel yöntemi olan varsayım çürütme işlevi hemen her örnekte kaçınılmaz olarak değişiklik gösterir. Bu nedenle gerçek bilimsel çaba her zaman özgündür.

Bilim etiğinden sapma çok çeşitli olabilir. Kamu oyunca daha iyi bilinen aşırmalar (=intihal) yanında yapılmamış deney veya gözlemler yapılmış, yapılanların sonuçları çarpıtılmış veya bu deney ve gözlemlerle hiç ilgisi olmayanlar bunları yapmış gibi gösterilebilir. Ancak tüm sapmaların ana öğeleri, bilimin temelleri olduğunu vurguladığımız etik ve özgünlük yoksunluğu ile bunlara koşut giden gerçek bilim insanının birey hakkına saldırıdır. İşte bu nedenlerle bilim etiğinden sapmalar uygar ülkelerde büyük tepki alırlar.

Üniversitelerimizde onyıllardan beri süregelen ve çok tehlikeli bir şekilde adeta kanıksamaya başladığımız söz konusu sapmalardan ve daha da önemli olarak bu sapmaları yapanların, meslektaşlarımız ve özellikle yöneticiler düzeyinde gördükleri korumadan çok rahatsızız. Üniversite yöneticileri, YÖK, ÜAK, TÜBİTAK ve TÜBA'nın dünya görüşü, siyasal düşüncesi, inancı, akademik ve toplumsal konumu ne olursa olsun bilim etiğini çiğneyenler karşısında tarafsız, etkin ve kararlı bir tavır almasını talep ediyor, söz konusu kişi ve kurumları bilim etiğine gerçek anlamda sahip çıkmaya çağırıyor, akademik uğraş kadar ülkemizin saygınlığı yönünden de yaşamsal gördüğümüz bilim etiğinin yakın takipçisi olmaya korkmadan ve yılmadan devam edeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.



Üniversite Öğretim Elemanları


<>



---------------------------------------------------



-----------------------------------------------------------------------------



http://vistilefblog.blogspot.com/2005_10_30_vistilefblog_archive.html


02 Kasım 2005

"ETİK KURUL" ÇAĞRISINI ŞU ANDA 557 ÖĞRETİM ÜYESİ İMZALADI... SİZİNKİ NEREDE?

27 Ekim 2005 tarihinde İzmir'de Prof. Dr. Kayhan Kantarlı tarafından BİLİMSEL ve ETİK DEĞERLERE SAYGI ve "ETİK KURULLAR KURULSUN, İNTİHALLER BULUNSUN" çağrısı için basın toplantısı yapıldı. Aşağıda bu bildiriyi imzalayan öğretim üye ve elemanlarının adlarını ve kurumlarını bulacaksınız; eğer aralarında yoksanız, üniversitede de yoksunuz demektir; üzülürsünüz.... İmzalarınızı prof.dr. kayhan kantarlı [kayhan.kantarli@ege.edu.tr] adresine elektronik olarak gönderebilirsiniz. Bu iletiyi çevrenize yayın ve imzaları çoğaltın... İşi YÖK'e bırakmayın!

Vistilef adına Prof. Dr. Veysel Batmaz

ÖNEMLİ NOT: 2 Kasım 2005, saat 19:00 itibariyle liste 600 imzaya varmıştır. Bu liste 1960'ların YÖN BİLDİRİSİ (Erdoğan Teziç hocamız iyi bilir o günleri) ya da 1980'lerin AYDINLAR DİLEKÇESİ kadar önemlidir. Ben, 1982 yılında, başını Prof. Dr. Alaâddin Şenel (SBF) ve Prof. Dr. Nurkut İnan (Ankara Hukuk) çektikleri bir "YÖK KALDIRILSIN " bildirisi imzası toplayanlardanım. O zamanlar SBF-BYYO'da yeni bir asistandım. 3000'e yakın imza toplandığı halde (o zaman tüm Türkiye'de öğretim elemanı sayısı 6000 kadardı) adlarını anılarımda yazacağım bazı Hocalarımız nedeniyle imza listesi ve bildiri Cumhuriyet gazetesinde yayınlanamamıştı. Yayınlansaydı, işte bu bildiriyi yayınlamak zorunda kalmayacaktık. O bildiriye, sağdan ve soldan imza atanlar vardı. Bu listeyi işte o başarısızlığın üzerine oluşturuyoruz... Bu bildiriyi ve listeyi başaramazsak, yeni YÖK'ler bizi ve Türk halkını bekliyor...

ÜNİVERSİTE ÖĞRETİM ELEMANLARINDAN
BİLİMSEL VE ETİK DEĞERLERE SAYGI ÇAĞRISI
27 Ekim 2005


Bizler, etik değerlerdeki aşınmanın son yıllarda toplum ahlakını ve ülkenin bilimsel geleceğini tehdit eder boyutlara ulaşmış olması karşısında Bilim Etiği başta olmak üzere Toplumsal-Siyasal Etiğin Gelişmesi ve Yerleşmesi gerektiğine inanan öğretim elemanları olarak aşağıdaki görüş ve düşüncelerimizi kamuoyu ile paylaşmak ve ilgili kişi ve kurumların dikkatine sunmak gereğini duyuyoruz.

Bilimin ana uğraşı, var olma nedeni, gerçeği aramaktır. Bilimsel gerçeğin aranmasında çıkış noktası varsayımdır. Bilim insanı önce varsayım üretir, ondan sonra da olanca güç ve dürüstlükle bu ürettiği varsayımı çürütmeye çalışır. Bunda gerçekten başarılı olamadığında, ve ancak o zaman, bilimsel gerçeğe erişebilir. Kendini çürütmeye çalışmak olağanüstü bir dürüstlük gerektirir. O nedenle de etik ve bilim tümüyle bir bütündür. Bilim yaparken ayrıca etik beklenmez. Etik olmazsa bilim de olmaz.

Bilim uğraşının etiğe koşut ikinci temel öğesi özgünlüktür. Özgünlük de etik gibi bilimin olmazsa olmazıdır. Varsayımlar aynı bile olsa bilimin temel yöntemi olan varsayım çürütme işlevi hemen her örnekte kaçınılmaz olarak değişiklik gösterir. Bu nedenle gerçek bilimsel çaba her zaman özgündür.

Bilim etiğinden sapma çok çeşitli olabilir. Kamu oyunca daha iyi bilinen aşırmalar (=intihal) yanında yapılmamış deney veya gözlemler yapılmış, yapılanların sonuçları çarpıtılmış veya bu deney ve gözlemlerle hiç ilgisi olmayanlar bunları yapmış gibi gösterilebilir. Ancak tüm sapmaların ana öğeleri, bilimin temelleri olduğunu vurguladığımız etik ve özgünlük yoksunluğu ile bunlara koşut giden gerçek bilim insanının birey hakkına saldırıdır. İşte bu nedenlerle bilim etiğinden sapmalar uygar ülkelerde büyük tepki alırlar.

Üniversitelerimizde onyıllardan beri süregelen ve çok tehlikeli bir şekilde adeta kanıksamaya başladığımız söz konusu sapmalardan ve daha da önemli olarak bu sapmaları yapanların, meslektaşlarımız ve özellikle yöneticiler düzeyinde gördükleri korumadan çok rahatsızız. Üniversite yöneticileri, YÖK, ÜAK, TÜBİTAK ve TÜBA'nın dünya görüşü, siyasal düşüncesi, inancı, akademik ve toplumsal konumu ne olursa olsun bilim etiğini çiğneyenler karşısında tarafsız, etkin ve kararlı bir tavır almasını talep ediyor, söz konusu kişi ve kurumları bilim etiğine gerçek anlamda sahip çıkmaya çağırıyor, akademik uğraş kadar ülkemizin saygınlığı yönünden de yaşamsal gördüğümüz bilim etiğinin yakın takipçisi olmaya korkmadan ve yılmadan devam edeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.


Üniversite Öğretim Elemanları


<>