Showing posts with label METU Physics. Show all posts
Showing posts with label METU Physics. Show all posts

Friday, November 23, 2007

arXiv - Kamuoyu Duyurusu - ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği

http://www.oed.org.tr/oed/index.php?option=com_content&task=view&id=92&Itemid=1


ODTÜ'de yaşanan intihal olayı ile ilgili Kamuoyu Duyurusu


ODTÜ'de yaşanan intihal olayı ile ilgili Kamuoyu Duyurusu

Derneğimiz, ODTÜ doktora öğrencileri ile ilgili intihal suçlamaları içeren bir haber ile başlayan tartışmaları ve olayın kamuoyuna ODTÜ'yü karalayacak bir şekilde yansıtılmasını büyük bir kaygı ile izlemektedir. İntihal gibi ağır bir suçlamanın muhatabı haline getirilen üniversitemizin bu talihsiz olaydan çıkarması gereken önemli dersler vardır. Bu çerçevede, aşağıdaki hususların kamuoyunun dikkatine sunulması uygun görülmüştür:

1- İntihal, akademik etik açısından en ağır suçtur. Bu suç bireysel olmasına rağmen, kurumsal sorumluluğu da beraberinde getirmektedir. Bu anlamda, suçlamanın muhatabı konumundaki doktora öğrencilerimizin bireysel olarak cezalandırılmalarının ötesinde, ODTÜ akademik topluluğunun da bu gibi olayların tekrarlanmasını engelleyecek önlemleri acilen alması gerekmektedir.

2- Bu tip talihsiz olayların yaşanmasının altında yatan en önemli etken, yayın sayısının Türkiye’de ve uluslararası bilim topluluklarında bilimsel üretimin tek ölçüsü olarak kullanılması örneğinde olduğu gibi, nitelik yerine niceliğe önem veren yanlış bakış açısıdır. Ulusal ve uluslararası platformlarda öncü kurum olma misyonu edinmiş olan ODTÜ’nün, böyle yanlış bir bakış açısına itibar etmemesi gerekmektedir.
3- Rektörlüğümüzün konu ile ilgili olarak 20 Eylül 2007 tarihinde "2879 Numaralı Genel Duyuru: İntihal hk." başlığı ile yapmış olduğu açıklamada yukarıda belirttiğimiz anlayışın yansıtılmadığını üzülerek gözlemledik. Bu duyuruda rektörlük, üniversitemize yöneltilebilecek ithamlara cevap vermek kaygısı ile olayın altında yatan temel dinamikleri göz ardı etmektedir.

4- Yine ayni açıklamada, intihal olayına adı karışan doktora öğrencilerinden birinin "35. madde ile başka bir üniversite tarafından ODTÜ'de" görevlendirildiği belirtilmekte ve ODTÜ personeli olmadığı vurgulanmaktadır. İntihal suçlaması kişisel bir suçlamadır. Kişilerin kadro durumlarından hareketle suçlamanın tüm 35. madde araştırma görevlilerine mal edildiği şeklinde algılanabilecek olan bu açıklamanın tekzip edilmesi gerekmektedir.

5- ODTÜ'de görev yapan tüm araştırma görevlileri, ODTÜ akademik topluluğunun ayrılmaz bir parçasıdırlar ve henüz 50. yılını kutladığımız ODTÜ kültürüne göre aralarında herhangi bir ayrım söz konusu edilemez. ODTÜ’nün personel rejiminde de böyle bir ayrım yoktur; dolayısı ile 35. madde araştırma görevlileri de ODTÜ'lüdürler. 35. madde araştırma görevlilerinin ODTÜ'lü olmadıkları yönündeki bakış açısı, bu arkadaşlarımızın lisans ve lisansüstü eğitimine, akademik ve idari işlere yaptıkları katkıları göz ardı etmek anlamına gelmektedir.

6- İntihal suçunu işleyen kişilerin kadro durumları ne olursa olsun ODTÜ'nün kurumsal sorumluluğu ortadan kalkmaz. Bu çerçevede rektörlüğün en başından beri olayın takipçisi olmasını takdir etmekle birlikte, kurumsal sorumluluğun tek bir olayla sınırlı kalmadığını hatırlatmak isteriz. Dolayısı ile rektörlüğümüzün, bilimsel etiğin bilim eğitiminin bir parçası haline getirilmesi için gereken tedbirleri alması ODTÜ'nün geleceği açısından çok önemlidir.


Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği
Yönetim Kurulu

Son Güncelleme ( Salı, 25 Eylül 2007 )

Friday, November 9, 2007

ODTÜ Fizik Bölümü'nde Bilimsel Hortumculuk

http://www.gazeteodtulu.com/haberler.php?id=1135


ODTÜ Fizik Bölümü'nde Bilimsel Hortumculuk

fizik_400_01

Geçtiğimiz yıl Kasım ayında, iki Yüksek Lisans öğrencisinin çeşitli makalelerden yaptıkları alıntıları kaynak göstermeden kullandıkları iddiasıyla başlatılan soruşturma ve verilen cezalarla ilgili olarak süren tartışmalar dinmiyor. Konu uluslararası bilim kuruluşları ve dergiler tarafından tartışılmaya devam ederken, konuyla ilgili olarak ODTÜ Rektörü Ural Akbulut, Fizik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sinan Bilikmen ve öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Karasu GazeteODTÜLÜ’ye açıklamalarda bulundular. Yine konuyla ilgili olarak Cornell Üniversitesi Fizik Bölümü profesörü ve dünyaca ünlü uluslararası makale arşivi “Arxiv”in yöneticisi Paul Ginsparg sorularımızı yanıtladı.


ODTÜ, Ankara – Geçtiğimiz yıl Kasım ayında ODTÜ Fizik Bölümü öğrencileri Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu yayınladıkları kimi makalelerde kaynak göstermeden alıntı yaptıkları gerekçesiyle iki dönem uzaklaştırma cezası almışlardı. Konuyla ilgili olarak yaşanan tartışmalar gazete ve televizyonlarda oldukça yer bulmuş ve uluslararası saygın bilim dergisi Nature konuyu sayfalarına taşımıştı.İntihal yapmakla suçlanan öğrenciler Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu iddiaları redderken, ODTÜ Fizik Bölümü öğretim üyeleri ve Rektör Ural Akbulut söz konusu makalelerde intihal yapıldığı konusunda kuşkuya yer bırakmayacak gerçekler olduğunu belirtiyorlar. Prof. Dr. Karasu, Saltı ve Aydoğdu’nun bu makalelerden 37.000 YTL para aldığını ve bunun bir çeşit “bilimsel hortumculuk” olduğunu ifade ediyor. Uluslararası elektronik makale arşivi “Arxiv”in yöneticisi ve Cornell Üniversitesi Fizik Bölümü profesörlerinden Paul Ginsparg ise gazetemize gönderdiği yazılı açıklamada “hiçbir yazarın başkaları tarafından sunulan bilgi ve verileri kendilerine aitmiş gibi sunamayacağını, eğer direkt veya dolaylı yoldan bir alıntı yapılıyorsa bunun için kaynak gösterme zorunluluğu olduğunu” alıntılıyor. Ginsparg, “bu kuralın ihlal edildiği makalelerin Arxiv’den çıkarıldığını” belirtti.


Rektör Akbulut: “37.000 YTL’yi geri alacağız”
Konuyla ilgili olarak gazetemize konuşan Rektör Ural Akbulut, ODTÜ’nün saygınlığına ve adına leke düşürecek hiçbir şeye izin vermeyeceklerini ve intihal olayında da üniversitenin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini belirtti. Akbulut, “bu olayı yine ilk farkeden ODTÜ olmuştur ve üniversitemiz hızlı bir şekilde Yayın Etik Kurulu’nu toplayıp konuyu incelemiştir” dedi. Konuyla ilgili olarak TÜBİTAK, YÖK ve öğrencilerden birisinin aynı zamanda Mersin Üniversitesi Araştırma Görevlisi olması dolayısıyla, Mersin Üniversitesi’ne yazılı bildirimde bulunduklarını belirten Rektör Akbulut, makalelerin yayınlandığı dergilerin editörlerine de bir elektronik postayla bildirimde bulunduklarını fakat dünyaca ünlü bu dergilerin intihali fark edememelerini sitemkar bir şekilde karşıladıklarını ifade etti. Ünlü bilim dergisi Nature’ın ODTÜ’yü suçlayıcı bir makale yayınladığını fakat konunun yanlışlardan arındırılması için söz konusu dergiye geri bildirimde bulunacaklarını belirtti.

Öğrencilerin bu makalelerden elde ettikleri 37.000 lirayı yasalar çerçevesinde tahsis edeceklerini belirten Akbulut, “burada haksız kazanç vardır, ancak bundan daha önemli olanı ise bu öğrencilerin yayınladıkları makalelerden tez hocalarının haberinin olmamasıdır” dedi. İlgili tez hocalarının bu öğrencilerin yaptıkları araştırma ve yayınladıkları makalelerden haberdar olmamasının normal olup olmadığı yönündeki sorumuza ise Rektör Akbulut, “öğrenciler zaten bu konuda tez hocalarını bilgilendirmemiştir” şeklinde cevap verdi.


Prof. Bilikmen: “Onlara ikinci bir şans daha verecektik”
Konuyla ilgili olarak GazeteODTÜLÜ’ye yaptığı sözlü açıklamada, “olayın sadece ODTÜ ile sınırlı olmadığını ve içinde diğer bazı Türk üniversitelerinin de bulunduğunu” belirten ODTÜ Fizik Bölüm Başkanı Prof. Bilikmen, “bizi yasal olarak ilgilendiren kısım ODTÜ’deki intihal olayıdır... Diğer üniversitelerde çıkan intihal olayı üzerine ODTÜ üzerine bir karalama kampanyası başlatıldı” dedi. Prof. Bilikmen, “bu olayda bizim için önemli olan burada ODTÜ adresinin kullanılmış olması. Bu bize sorumluluk getirir. Bir de intihal sadece Türkiye’de değil tüm dünyada olan bir şeydir. Nobel ödülü alan bir bilimadamının bile böyle bir suçu ortaya çıktı. Bu konuda bana çok ihbar geliyor ama bu benim üzerime vazife olan bir şey değil” dedi.

“Bu olaydan sonra öğrencilere hatalarını düzeltmeleri için herhangi bir şans verildi mi?” sorusu üzerine Prof. Bilikmen, “başlangıçta benim onlara, daha doğrusu danışmanlarına, söylediğim şu oldu: ‘Lütfen öğrencilerine söyleyin bu işi nasıl yapıyorlarsa yapmasınlar ya da makalelerini geri çeksinler.’ Eğer bu makalelerini geri çekselerdi biz onlara yeni bir şans verecektik. Çünkü çocuklar gerçekten başarılı ve sorumluluk sahibi insanlardı. Ben onları geri kazanmak için elimden geleni yaptım. Onları çocuğum gibi gördüm. Ama bizim de yapacak bir şeyimiz kalmadı. Onlar makalelerinin arkasında durmak istediler” dedi.

Prof. Ayşe Karasu: “Bu bir hortumculuktur”

İntihal olayını ilk açığa çıkaran Prof. Karasu olayla ilgili olarak bunun bir çeşit hortumculuk olduğunu ve bir biliminsanı olarak böyle bir şeye göz yumamayacağını belirtti. İntihal yapmakla suçlanan öğrenciler Saltı ve Aydoğdu’nun bu olaydan haksız kazanç sağladığını belirten Prof. Karasu, “TÜBİTAK ve ODTÜ’den yayınladıkları makale başına para alıyorlar. Bir biliminsanın böyle bir davranışta bulunması kabul edilemez” dedi.

GazeteODTÜLÜ Haber Kurulu

Kerem Akkoyunlu

kakkoyunlu@gazeteodtulu.com

Fotoğraflar: Zeynep Tamtürk

Tuesday, October 16, 2007

arXiv - YÖK intihal konusunda yaz uykusundan uyanıyor mu?

http://www.milliyet.com.tr/2007/09/19/yazar/munir.html


Milliyet , 19.09.2007 Çarşamba


Metin MÜNİR

YÖK intihal konusunda yaz uykusundan uyanıyor mu?


Yüksek Öğretim Kurumu YÖK Disiplin Kurulu cuma günü 14 akademisyenin "çalıntı" suçlamasıyla uluslararası yayınlardan kaldırılan fizik yazılarıyla ilgili skandalı görüşmek üzere toplanıyor.
YÖK'ü her şeyle suçlayabilirsiniz ama bu konuda müthiş bir acelecilikle davranmakla suçlayamazsınız. Kurum konudan en az beş aydan beri haberdardı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rektörü Profesör Ural Akbulut geçtiğimiz nisan ayında YÖK'e mektup yazarak iki doktora öğrencisinin intihal yaptığını haber verdi. *
Bilahare, intihal iddialarının sadece bu iki ODTÜ doktora öğrencisine inhisar etmediği anlaşıldı. Çalıntı oldukları için makaleleri uluslararası yayınlardan kaldırılanlar arasında 18 Mart, Dicle ve Mersin üniversitelerinden 12 dekan, profesör, doçent ve doktora öğrencisi vardı.
Nature adlı dünyaca ünlü bilim dergisi bu ay başında konuya yer verince uluslararası bilim camiasında olaydan haberdar olmayan kimse kalmadı.
Aldığım haberlere göre ABD'de fizik okuyan öğrencilerimizle üniversitelerde dalga geçiliyormuş.
Bilim dünyasında meydana gelmiş en büyük intihal olayının arkasında Türk akademisyenlerin olması ne yazık ki ülkemizde fazla bir tepki uyandırmadı.
Bu üniversitelerimiz ve onların düzenleyici kurumu olan YÖK adına çok acı, hatta utanç verici bir durum.
Galiba halk nasıl politikacıların ve bürokratların rüşvet almasını kanıksadıysa, üniversitelerde başkalarının araştırmalarından çalınan cümlelerle makale veya tez yazılması da normal karşılanıyor.

Süzgeç sistemi kurulmalı
Bunun için YÖK'ün olayın ortaya dokuz ay sonra olsa da kıpırdanmaya başlamasına şükretmemiz gerekir.
"Bu skandalın başlıca nedeni yöneticilerin şimdiye kadar ortaya çıkarılan bilimsel sahtecilikler karşısındaki örtbas etme tutkuları, kayırmacılık ve eğitimsizliktir" diyor Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü öğretim üyesi Profesör Kayhan Kantarlı.
"İntihalcileri görmezden gelen, taraflı davranan ve uyarılara kulak asmayan YÖK ve üniversite rektörlerinin Bilim Etiği'ni ciddiye almayan tutumları uluslararası yayınların evrensel değerini de tartışmalı hale getirmiştir.
"Bir ülkede intihal kitabı olanlar eğer TÜBİTAK'a bilim ödülü adayı olarak öneriliyor, TÜBİTAK uluslararası yayın sayısı yüksek diye ders kitabında intihal yapanlara bilim ödülü verebiliyor, intihalciler Dekan atanabiliyor, Başbakan Müsteşarı ve sonra da Milletvekili olabiliyorlarsa Nature'daki intihal haberinde bir dekan adının da bulunması sürpriz değildir."
Bu acı olaydan kazançlı çıkabiliriz. Eğer YÖK ve üniversiteler, hiç olmazsa ODTÜ gibi köklü kurumlar, eser çalma ve kopyacılığa karşı sağlam tutum alırlar ve tekrarlanmasını önlemek için bir süzgeç sistemi kurarlarsa.
Yoksa çok mu saf ve iyimserim?
Yarın ODTÜ rektörünün mektubunu yayımlayacağım.
* Okumak isteyenler Akbulut'un mektubunu bugün Milliyet.com.tr adresindeki yayımlanan yazımın altında bulabilirler.

Ural Akbulut'un mektubu
Konu: Yayında intihal
16.4 2007
YÜKSEK ÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞI'NA

ODTÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi, Fizik EABD Başkanı Prof. Dr. Sinan Bilikmen tarafından FBE Müdürü Prof. Dr. Canan Özgen'e, onun tarafından da ODTÜ Yayın Etiği Komitesi'ne incelenmek üzere iletilen Fizik EABD doktora programı öğrencilerinden Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu'ya ait bilimsel yayında aşırma (intihal) yapılması iddialarını içeren dosyalar komisyon üyeleri tarafından incelenmiş ve ayrıca uzmanlarca incelenmesi ve yorumlanması için bilirkişilere gönderilmiştir.
Bilirkişi raporlarından irdelendiği üzere, Fizik EABD'de doktora programına kayıtlı bulunan TÜBİTAK bursiyeri Mustafa Saltı ve 35. maddeden Mersin Üniversitesi adına görevli Ar-Gör. statüsündeki Oktay Aydoğdu'nun danışmanlarına haber vermeden iki yıl içinde birlikte, tez konuları ile ilgisi olmayan bir alanda, eski tez danışmanları ve başka araştırmacılar ile birlikte uluslararası saygın dergilere 46 makale sunduklarını ve bunların bir kısmını yayımladıkları anlaşılmıştır. TÜBİTAK bursiyeri Mustafa Saltı ve 35. maddeden Mersin Üniversitesi adına görevli Ar-Gör. statüsündeki Oktay Aydoğdu yayınları ve Physics ArXiv'ne sundukları makalelerin listesi EK-1'de verilmiştir. Ancak, bu yayınlarda başka yayınlardan kabul edilemeyecek ve yaptırım gerektiren, bilimsel ahlaka uymayan ve yoğun bir biçimde alıntılar olduğu belirlenmiştir. Ayrıca bir yayının da tamamen bir dublikasyon olduğu saptanmıştır (On Equivalence of the Massless DKP Equation and The Maxwell Equations in the Shuwer, M. Saltı and A. Havare, Modern Physics Letters A, Vol. 20, No.6 (2005) 451-465 ile The Massless DKP Equation and The Maxwell Equations in Bianchi Type III Space-Times, T. Yetkin and A. Hava,e Chineese Journal of Physics, vol 41, No5, Oct 2003, 475- 485). Özellikle, 2006'da saygın bir uluslararası dergi olan JHEP dergisinde yapılan son bir yayın (Brane-world black holes and Energy-momentum Vector, M. Saltı, O. Aydoğdu and M. Korunur, JHEP12, Dec 2006, 078) aynı konunun uzmanı tarafından oldukça ayrıntılı olarak incelenmiş ve bunun 3 değişik makaleden (General class of brane-world black holes, K.A. Bronnikov, V.N. Melnikov and H. Dehnen, Physical Review, D68, 024025 ,2003)yoğun, 10 makaleden de birer cümle halinde, alıntı yapılarak- bazen alıntının yapıldığı makaleye atıf verilerek, bazen de verilmeden- derlendiği belirlenmiştir (EK-2).
Makalelerde eş yazar olarak görülen, ülkemiz çeşitli üniversitelerinde görevli kişiler olduğu gibi, öğrencilerin devamlı mektuplaştığı, onlara incelemek üzere makale gönderen, onları yayın yapmaya teşvik eden, hatta kitap yazmayı (mektuplarında Professor olarak hitap etmekteler) teklif eden yabancı araştırmacılar da (Çinli, Yunan ve Hintli) bulunmaktadır. Bunlar, bu olayda uluslararası işbirliklerinin olabileceğini düşündürmektedir.
ODTÜ Yayın Etiği Komitemiz, üniversitemizde disiplin komitesince bu öğrencilere en ciddi cezai yaptırımın uygulanmasını teklif etmektedir.
Üniversitemiz bu örnekteki "intihal" konusunun ülkemizin saygınlığı açısından çok vahim sonuçlar doğurabileceği, bilim dünyasında çok yanlış anlayışlara ve örneklemelere neden olabileceği nedeniyle, konu ile ilgili yaptırımların örnek alınması gerektiği görüşünü benimsemiştir. Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.

Prof. Dr. Ural Akbulut
Rektör

mmunir@milliyet.com.tr

arXiv - “Bizi Rezil Ediyorsunuz” Demekle Olmaz

http://www.kolektifler.net/index.php?bolum=yazi&no=1206

“Bizi Rezil Ediyorsunuz” Demekle Olmaz, Bilim Piyasa Kurallarından Kurtarılmalı! – 13 Eylül 2007

Önce “Türk fizikçilere intihal suçlaması” haberiyle duyurulan bilimsel makale hırsızlığı haberine şimdi de “matematikçiler” eklendi. Daha önce de İ.Ü eski rektörü Kemal Alemdaroğlu’ndan, Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Prof. Necla Arat'a kadar pek çok tanınmış sima hırsızlıkla suçlanmış ve çeşitli cezalara çarptırılanlar olmuştu.

Bu konuda su yüzüne çıksın çıkmasın yüzlerce örnek var. Pek çok kesim tarafından bilinmesine rağmen, bu durum artık kanıksanan, ahbap çavuş ilişkileriyle hasıraltı edilen, akademiye dair bir “klasiktir”. Arada sırada su yüzüne çıkarılan bu vukuatların üzerinden yapılan yorumlar ve “alınan önlemler” de bir “klasiktir”.

“Yüzümüzü kızarttılar”, “Türk bilimcilerin büyük ayıbı” gibi başlıklarla duyurulan bu haberlerin hemen ardından milliyetçi bir korunma refleksiyle “suçun kişiselliği” vurgulanıp; tüm suç yeterince çalışmayan, bilimsel üretim yapmayan akademisyenlerin “bilim etiğinden” yoksunluklarına bağlanır.

Oysa bilimsel üretim sistemini, üniversitelerin içinde bulunduğu bu durumun nedenlerini hiçbir zaman masaya yatırmayan bu bakış açısının kendisi de yapılan “hırsızlıklar” kadar tehlikelidir!

Alınan önlemlerin başında ise yüksek teknolojili denetleme sistemlerinin devreye sokulmasından, suçun kapsamına ve cezanın ağırlığına dair ağırlaştırılmış yeni yasal düzenlemelere, ihbarcılığın yaygınlaştırılmasına kadar çeşitli yöntemler denenmektedir.

Oysa bunlar da sorunun ortadan kaldırılmasına yetmemektedir. Tıp’tan, mühendislik bölümlerine ve hatta sosyal bilimlere kadar artış gösteren bu durum tüm üniversite sistemini çürütmeye devam etmektedir.

Sorunun temelinde bilimsel üretim sisteminin piyasa kurallarına bağlanmış olması yatmaktadır. Akademisyenlerin çalışma koşullarının, bilimsel üretim faaliyetlerinin ticari ilişkilere, piyasa kurallarına tabi tutulması, üniversitelerin piyasalaştırılması sorunun temelinde yatmaktadır.

İnsanlığın evrensel faydasını, kamusal çıkarı ve bilginin-bilimin ücretsiz kamusal kullanımını amaçlamayan bir bilimsel üretim faaliyeti ister istemez türlü yozlaşmanın ve olumsuz sonuçların baş nedeni haline gelmektedir.

Üniversitelerdeki bilimsel üretimler, belirli şirketlerin ihtiyaçları doğrultusunda yönlendirilmekte, kişisel mülkiyette ve şirketlerin patent listesinde yer almaktadır. Bu durum fikir ve sanat eserleri kanunu ve patent yasalarıyla hukuken garantiye alınmaktadır.

Akademik kadroların çalışma koşulları, bilim insanlarının sahip olması gereken özgürlük ve çalışma koşullarına göre değil, klasik kapitalist çalışma koşulları gibi düzenlenmektedir. Neo-liberalizmin “esnek çalışma” koşulları bunu daha da beter hale getirmektedir. Akademik yükselme kriterleri de bu çalışma koşullarına göre düzenlenmekte ve bir dizi saçma uygulamanın yolu açılmaktadır. Bunların başında “yabancı dilde hazırlanacak makalelerin” yine belirli sayıdaki yabancı bilimsel dergilerde yayınlanması zorunluluğu gelmektedir. Üstelik bu yayınların çokluğuna göre “bilimsel başarı” standardından bahsedilmektedir!

Ülkemizde üniversitelerin ve bilimin siyasal-askeri iktidarın tahakkümü altında yaşadığı koşulları; üniversitelerin tarikat yuvalarına dönüşmesini, resmi ideoloji egemenliğini; bilim insanlarının çoğunun ahbap-çavuş ilişkileriyle bir yerlere geldiğini, bilimle alakasız kişilerin “prof.” sıfatını rahatlıkla sırtında taşıdığını, İhsan Doğramacı, Kenan Evren, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Tansu Çiller, Devlet Bahçeli gibi şahsiyetlerin bile “fahri” ya da “gerçek” bilim insanı sayıldığını hatırlarsak bilim dünyasının içinde bulunduğu vehameti daha rahat kavrayabiliriz.

Üniversiteler ve bilimsel üretim piyasanın ve siyasal iktidarın, bilim dışı kesimlerin keyfiyetinden, şirketlerin çiftlikleri olmaktan kurtarılmalıdır. Bilim yeniden insanlığın ortak hizmetine, kamusal faydasına sunulmalıdır. Üniversitelerin ihtiyaç duyduğu özgürlük ortamı garanti altına alınmalıdır. Üniversiteler demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bilimsel üretimler kişilerin, şirketlerin mülkiyetinden çıkartılmalı, ücretsiz ve kolay bir şekilde herkesin ulaşabileceği ve geliştirebileceği bir hale, kamusal mülkiyete geçirilmelidir. Ayrım gözetmeksizin bütün bilimsel çalışmalar için yeterli bütçe (karşılıksız) sağlanmalı ve bilim yine karşılıksız halkın kamusal faydası için kullanılmalıdır; bilim insanlarının, öğrencilerin bilimsel üretim, çalışma ve eğitim koşulları piyasa kurallarından arındırılmalıdır…

Asgari düzeyde dahi bu şartlar yerine getirilmediğinde bilimsel makale hırsızlıkları daha da artacak, üniversiteler daha da çürüyecektir. Bütün bilim insanları, üniversite çalışanları, öğrenciler bu konuda ortak bir tartışma zemini oluşturmalı ve bir an evvel sistemi değiştirmek için mücadelenin geliştirilmesi gerekmektedir.

Öğrenci Kolektifleri bu konuda var olan sistemin karşısında olmaya devam edecek ve her türlü olumlu çabanın yanında da yer alacaktır.

Konuyla ilgili basında yer alan bazı haberler için tıklayınız:

İntihal tartışması üniversiteleri böldü (12 Eylül 2007)

Türk fizikçilerin intihallerini dünyaya duyuran arXiv’in kurucusu Prof. Dr. Paul Ginsparg, suçlanan 14 ismi açıkladı. Listedeki isimler arasında 18 Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Yılmaz da yer alıyor. Prof. Dr. Ginsparg, "Olay benim değil, ODTÜ’lü hocaların sayesinde anlaşıldı. Bu işin kahramanı onlar" dedi. Suçlanan fizikçiler ise ODTÜ’lülerin komplosuyla karşı karşıya olduklarını iddia etti.

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=7269209

Türk fizikçilere intihal suçlaması (11 Eylül 2007)

Ünlü İngiliz bilim dergisi Nature, son sayısında "Türk fizikçileri intihal suçlaması ile karşı karşıya" başlıklı geniş bir yazı yayınladı. Derginin 2007 eylül sayısında yer alan habere göre, Türkiye’deki üniversitelerde okuyan bazı öğrenciler ile 15 öğretim üyesi tarafından kaleme alınan 67 makalenin "çalıntı" olduğu iddia edildi.

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=7261115

‘İntihal’ davasından 2500 YTL kazandı (19 Haziran 2007)

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=6735415

'İntihal' iddiasının arkasında gerçekler (18 Mayıs 2007)

Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Prof. Necla Arat'a yönelik hakkındaki iddiaları, aynı dönemde İstanbul Hukuk Fakültesi'nden emekli bir öğretim üyesinden dinliyoruz.

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=6535540

Necla Arat üç kez çalmış (16 Mayıs 2007)

Bizde adet böyledir:

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=6521505

İntihale adı karışan Türk fizikçiler açıklandı (12.09.2007)

arXiv in kurucusu Prof Dr Paul Ginsparg intihalle suçlanan 14 akademisyenin ismini ve aşırılan makaleleri açıkladı Ginsparg 14 akademisyenin bazıları diğerlerinin kurbanı olabilir diye konuştu

http://www.ntvmsnbc.com/news/419787.asp

Türk fizikçilerin akademik vurgunu (07.09.2007)

ODTÜ'den Prof Ayşe Karasu'nun şüphesi üzerine uluslararası elektronik makale arşivi arXiv yönetimi Türk fizikçilerin makalelerini masaya yatırdı ve 4 üniversiteden 15 Türk fizikçinin toplam 67 makalesinin intihal olduğunu belirleyip dünyaya duyurdu

http://www.ntvmsnbc.com/news/419322.asp

arXiv - BİLİM HIRSIZLIĞI, İNTİHAL, ANTİ-DEMOKRATİK UYGULAMALAR KISKACINDAKİ ÜNİVERSİTELER

http://www.yuruyus.com/www/news.php?h_newsid=3534&

2007.09.30

| Uyutulmaya Çalışılan Gençlik...

BİLİM HIRSIZLIĞI, İNTİHAL, ANTİ-DEMOKRATİK UYGULAMALAR KISKACINDAKİ ÜNİVERSİTELER; VE SAHTE LAİK ANTİ-LAİK TARTIŞMALARI İLE UYUTULMAYA ÇALIŞILAN GENÇLİK...

AKP iktidarının yeni iktidar dönemi icraatlarının başına "sivil bir anayasa" yapmayı koyarak bunu kamuoyunda tartışmaya açmasından bu yana üniversitelerle-AKP iktidarı arasında suni bir tartışma başladı. Özellikle üniversitelerde inanç özgürlüğü kapsamında darlaştırılan ve darlaştırıldığı kadar da kısırlaştırılan bir tartışma YÖK, AKP iktidarı, Cumhurbaşkanı arasında sürüp gidiyor. Temelini üniversitelerde kimin söz sahibi olacağının belirlenmesi –siz onu ranttan büyük payı kimin alacağının belirlenmesi olarak okuyun- olan bu çıkar çatışması özellikle türban konusunda tıkanmış durumda.

Genelkurmay'ından Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'ından Milli Eğitim Bakanı'na, YÖK'ünden üniversite rektörlerine kadar herkes bir şeyler söylüyor ve konuyu halkın gündemine suni olarak sokuyorlar. Sanki üniversitelerin başka sorunu yokmuş, tüm problemleri halledilmiş gibi yine sahte bir laik-anti-laik tartışması üniversiteler cephesinde türban sorunu üzerinden yaratılmaya çalışılıyor. Böylelikle üniversitelerin gerçek sorunları unutturulmaya çalışılıyor.

Üniversitelerin hali aslında çok saklanamayacak bir gerçektir. Ülkemizde üniversite eğitimi o kadar gerileşmiş ve yozlaşmıştır ki en üst kademesinden en alt kademesine kadar hepsi bu pislikten nasibini almıştır. ODTÜ'de patlak verip gerçek boyutları ortaya yavaş yavaş çıkan son skandal da bunun açık bir kanıtıdır aslında.

Dünyanın en ünlü bilim dergilerinden Nature'da yayımlanan ve Türk akademisyenlerinin imzalarını taşıyan 67 makalenin çalıntı olduğunun ortaya çıkması üzerine patlak veren skandal aslında ülkemiz eğitim sisteminin bir yansımasından başka bir şey değildir. Başta ODTÜ olmak üzere, Diyarbakır Dicle, ‹çel Mersin ve Çanakkale 18 Mart Üniversiteleri'nin adının karıştığı intihal skandalı, yeni rastladığımız bir durum olmamakla birlikte bu kadar yaygın olması YÖK ve onun yönetimindeki üniversiteler sisteminin yozlaşmada geldiği son noktayı gözler önüne sermektedir.

Bu yaşananlar ve ortaya çıkan gerçekler ülkemiz üniversiteleri için münferit olaylar değil sistemin gerçek özüdür. Hafızalarımızı zorlayacak olursak bundan 3 sene önce de üniversitelerimizin başında bulunan birçok rektör ve dekanın profesörlük tezlerinin intihal(çalıntı) olduğu ortaya çıkmıştı. Bu rektör ve dekanların tüm ünvanlarının geri alınıp, üniversitelerden atılmaları gerekirken, hala üniversitelerin başında yöneticilik görevlerini sürdürmekteler. Kısacası böyle idarecilerin yönettiği üniversitelerde intihal doğal bir sonuçtur.

12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından gerici ve faşist kadroların üniversite idaresinde hakim olmasıyla birlikte hızla yaşanan bir sürecin sonuçlarını yaşıyoruz aslında. YÖK idaresindeki üniversiteler; bilim adamları değil, gençliğin dinamizmini öldürecek psikolojik savaş uzmanları ve kasalarını doldurmaya bakan rantiyeler tarafından yönetilmektedir.

Öğrencilerin manevi gelişimi açısından da geliştirici değil aksine yozlaştırıcı, bencilleştirici bir etkisi vardır YÖK üniversitelerinin. Yöneticileri bilim hırsızlığı yapan, kendi ceplerini doldurmayı düşünen üniversitelerin öğrencileri de pek farklı olamayacaktır. Mesela yapılan bir araştırmaya göre 12 Eylül öncesi üniversite gençlerinin ideallerini halk ve vatan sevgisi, bağımsızlık, demokrasi süslerken YÖK üniversitelerinin mağduru olan gençlerin ideallerini sadece daha fazla para kazanmak süslüyor.

Düşünün, size bilimsel bilgi öğretmesini beklediğiniz ya da bilim etiği konusunda size örnek olması gereken koskoca prof.lar, dekanlar, rektörler o ünvanları alabilmek için yapmadıklarını bırakmamışlar. Suçları ortaya çıkmasına rağmen de hala görevlerindeler. Koltuklarında rahatça oturuyorlar. Bizim asıl tartışmamız gereken noktalar bunlardır. Yoksa haftalardır yaygara koparıldığı gibi türban sorunu değildir. Zaten dikkat edecek olursak yaygara koparanlar da tartışmayı öne çıkaranlar da bu pisliğin içindedirler.

Sorun sadece bilim hırsızlığı da değildir. Birçok üniversitede patlak veren yolsuzluklar, rektör, dekan ve idarecilerin hızla artan mal varlıkları, daha sayamayacağımız binlerce türlü pislik dönmektedir YÖK üniversitelerinde. ‹haleler üniversite yönetimine yakın şirketlere verilir, tonla paranın nasıl ve nereye gittiğini ise kimse bilmez!

Bizim, yani üniversite gençliğinin asıl sorunu türban sorunu değildir. YÖK'ün yokedilip Demokratik Halk Üniversiteleri'nin yaratılması sorunudur. Üniversitelerimizin ve gençlerimizin eğitiminin AKP ve YÖK zihniyetinin yönetiminden kurtarılması sorunudur. Türban takan genç kızlarımız için de böyledir bu. Ancak Demokratik Halk Üniversiteleri'nde herkes inancının gereklerini rahatça yaşayabileceği bir ortama kavuşabilir çünkü. Peki, bu tartışmaların nedeni nedir?

Aralarındaki rant kavgasını böyle maskelemeye çalışıyorlar. AKP iktidarının da isteği bu dönen pislikleri temizlemek, üniversiteleri demokratikleşmek, inanç özgürlüğünü sağlamak, bilimsel ahlakı sağlamlaştırmak değil rantı kendine yakın holdinglerin cebine akıtmaktır.

Ne AKP'nin yönettiği ülkemizde, ne de YÖK ve onun zihniyetinin uygulayıcısı rektörlerin yönettiği üniversitelerimizde demokrasinin zerresi yoktur. Üniversiteler yıllardır bilim adamı yetiştiremiyor. Dünya sıralamasında ilk 500'e girebilen tek bir üniversitemiz bile yoktur. Tüm bunlar yetmezmiş gibi üniversitelerin bilimsel ahlak açısından dünyada saygınlığı da yoktur. Bu sonucu yaratanlar önce bunun hesabını vermek zorundadırlar.

Bu ülkenin üniversiteleri kışlaya çevrilmiş durumdadır, demokrasinin 'd'si bile yoktur.

Bu ülkenin üniversitelerinde gençlerimize anti-bilimsel, gerici-şoven eğitim verilmektedir.

Bu ülkenin üniversiteleri bilim hırsızlığıyla, intihallerle, yöneticilerinin yolsuzluklarıyla anılmaktadır.

Tüm bu saydıklarımız bugün aksi iddia edilemeyecek kadar çıplak gerçeklerdir. ‹ktidardakiler yani Genelkurmay'ıyla, YÖK'üyle, AKP iktidarıyla, Cumhurbaşkanı'yla tüm sömürücülerin bizi sahte tartışmalarla daha fazla kandırmasına izin vermemeliyiz.

Ülkemiz üniversiteleri için tek gerçek çözüm, onları emperyalist ve işbirlikçilerinin kar ve sömürü kapısı olmaktan kurtarmak ve Demokratik Halk Üniversiteleri için mücadele etmektir. Gerçek demokrasi ve gerçekten bilimsel bir eğitim anlayışı bu tip üniversitelerde verilir. Bizlerin hak ettiği üniversiteler de bu tip üniversitelerdir. Geleceğimizi kimse bize altın tepside sunmayacaktır. Bunu hiç unutmayalım. Kendi geleceğimizi kurmak, kendi üniversitelerimizde eğitim almak ancak onun için mücadele edersek elde edebileceğimiz bir kazanımdır. Aksi halde Ne AKP iktidarı ne de onun anayasası bizim için hiçbir kazanım getirmeyecektir.

Gençlik Federasyonu

arXiv - Bilimde köşe dönmece: İntihal

http://www.yarinlar.org/?act=3&tid=200&tx=1&sayi=11

Bilimde köşe dönmece: İntihal
Bilge Can Yıldız

Büyük kısmı, 14 tane fizikçinin ikili ya da üçlü kombinasyonlarının imzası ile yayınlanmış yetmişe yakın makale, intihal gerekçesi ile uluslararası bilimsel makale arşivi arxiv.org’dan geri çekildi. İşin akıllara durgunluk verecek olan yanı ise, bu makalelerin kendi aralarında dönüp dönüp birbirlerine atıfta bulunuyor olmaları.

Artık intihal sözcüğünün anlamını bilmeyen kalmamış olsa gerek. Aşırma da diyorlar ama sözcüğün bu karşılığı kavramın azametini göz ardı ediyor sanki, çocukken bakkaldan sakız yürütme işini çağrıştırıyor. Bu yüzden, geçtiğimiz haftalarda ‘Türk fizikçilerinin alnına sürülen kara leke’ tadında haberlerde duyduğumuz meseleyi, ‘aşırma’ diye adlandırmak alnımıza kara lekeyi sürenlere haksızlık etmek olur. Büyük kısmı, 14 tane fizikçinin ikili ya da üçlü kombinasyonlarının imzası ile yayınlanmış yetmişe yakın makale, intihal gerekçesi ile uluslararası bilimsel makale arşivi arxiv.org’dan geri çekildi. İşin akıllara durgunluk verecek olan yanı ise, bu makalelerin kendi aralarında dönüp dönüp birbirlerine atıfta bulunuyor olmaları. Biraz daha ayrıntılandıralım: yayınların neredeyse hepsinin üst başlığı olan genel görelilik ve kuantum kozmolojisi konuları ile ilgili bir kısım doküman, çeşitli şekillerde bir araya getirilerek çok sayıda makale türetilmiş. Örneğin yayından kaldırılan makaleler arasında en çok sözü edilen intihalci, ODTÜ doktora öğrencisi Mustafa Saltı’nın imzasının bulunduğu tam kırk tane makale var. Saltı’nın en yakın takipçisi yirmi dokuz makale ile yine ODTÜ’den Oktay Aydoğdu. ODTÜ’den bir öğretim görevlisi bu sayıların ne anlama geldiğini şöyle anlatıyor: “Üç makale ile bir insan YÖK’ten doçentliğini alabiliyor. ODTÜ Fizik Bölümü’nde bugün doçent iken profesör olmak isterseniz 16 makale size yetiyor. Durum bu iken, iki doktora öğrencisi 22 ayda 46 makale yazıyor.”

Aslında bu intihal hikayesi geçtiğimiz yıl Kasım ayında başlıyor. Gerek yayın çıkarmada seri üretime geçmelerinden, gerekse sözlü sınavlardaki başarısızlıklarından şüphelenen 4 öğretim görevlisi Saltı’nın ve Aydoğdu’nun yayınlarını incelemeye başlıyorlar. Google taraması ile yaptıkları araştırmada, yayınların tümünde başka makalelerle ve kendi içlerinde örtüşen kısımlar olduğunu hatta bazılarının paragraf paragraf örtüştüğünü görüyorlar. Manzara oldukça komik aslında. İş son derece özensiz, üstünkörü icra edilmiş. Kullandıkları yöntem ‘kopyala-yapıştır’. Olur da herhangi bir taramada ortaya çıkar diye düşünmüş olsalar gerek; paragraf içinde, sözcüklerden biri ya da birkaçı yanlış yazılıyor. Böylece bir cümle tırnak içinde arandığında sonuçlarda bulunamıyor. Ama pervasızlıklarından olsa gerek, içinde yanlış yazılmış sözcük olan bir cümle aratıldığında, aynı cümle yanlış hali ile bir başka makalede çıkıyor. Kullanılan İngilizce son derece kötü, bölümler arası geçişler birbirinden kopuk, vs. Bilkent Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Özgür Oktel, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde intihalle suçlanan öğretim üyelerinden aldığı savunma mesajına cevap olarak yazdığı e-postada bu özensizliği şöyle anlatıyor: “Ben elektronik bant yapısı ile ilgili bir makalemde bir anda ‘o da bant bu da bant’ diye yara bantlarının özelliklerinden bahsetsem, üstelik bunu da bir hastanenin web sayfasından aynen indirmiş olsam, ne düşünürdünüz? Aynı konuda yazılan introductionların (giriş) benzediğini mi, yoksa intihal yaparken kantarın topuzunu iyice kaçırdığımı mı?” Sonuçta, 15 Mart 2007 tarihinde Etik Kurul, yayınlarda intihal olduğu kararına varıyor ve her iki doktora öğrencisi de ikişer dönem uzaklaştırma cezası alıyorlar. Durum, ikilinin makalelerinden bir tanesinin yayınlanmış olduğu yüksek enerji fiziğinin en saygın dergilerinden biri olan Journal of High Energy Physics’e ve onlarcasının yayınlanmış olduğu arxiv.org’a bildiriliyor. Arxiv.org’un kurucusu Prof. Dr. Paul Ginsparg yapılan uyarı üzerine, kendilerinin de zaten şüpheleniyor olduğunu ve yayınları inceleyeceklerini bildiriyor. Sonuçta intihal kararı veren site, makaleleri yayından kaldırıyor ve olayı tüm dünyaya duyuruyor. Journal of High Energy Physics de bahsi geçen makaleyi kaldırıyor ve internet sitesinde ‘İntihal yüzünden geri çekilmiştir. Yayınladığımız için pişmanız!’ şeklinde açıklama yapıyor. Ardından olay kelimenin tam anlamıyla bilim dünyasının gündemine oturuyor.

Ortaya çıkan bu akademik yolsuzluk karşısında Nature dergisi 6 Eylül’de çıkan sayısında “intihali acınası durumda bir şey olarak bile görmeyen kültürler var” diyor. İntihal yaptıkları ortaya çıkan akademisyenlerin buldukları ilk fırsatta kendilerini “bunda bir şey yok, herkes aynı şeyi yapıyor” diye savunmaları aslında Nature’ın yorumunu doğrular nitelikte. İhsan Doğramacı davasında Yargıtay “Bilimsel olmayan eserlerde göndermesiz alıntılar olabilir.” kararını vermişti. Hal böyleyken herkesin yapması da şaşılacak hatta ‘acınası bir şey’ gibi görülmeyecektir. Ama bu sefer durum sanki biraz farklı. Mesele tüm dünya kamuoyu gözünde ifşa olunca bizimkiler (medya, bir kısım yüksek rütbeli rektörler, vs.) namus belasına da olsa kınama mesajlarını duyurdular cümle aleme. Dileyelim ki ibret olsun!

Kaynak:http://www.milliyet.com.tr/2007/09/21/yazar/munir.html

arXiv - “Çalmadan oynanmıyor” düzeni!

http://www9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=12.09.2007&Newsid=136437&Categoryid=4&wid=9


Haşmet Babaoğlu , 12.09.2007
hasmetb@gazetevatan.com


“Çalmadan oynanmıyor” düzeni!



Türkiye’deki üniversitelerde okuyan bazı doktora öğrencileri ve 15 öğretim üyesinin makaleleri çalıntı çıktı.

Uluslararası fizikçilerin bilimsel yayın platformuna ülkemizden giden tam 67 makale başkalarından kopyalanmıştı.

Aslında bu skandal bir süredir akademik çevrelerde dedikodulara konu oluyordu.

Ünlü bilim dergisi Nature son sayısında yer verince, skandal bizim medyada da haber oldu.

Elbette “Özcan Deniz’e sahnedeyken neden artık kadın külotu atılmıyor?” konusu kadar iç gıdıklayıcı bir haber değildi.

Ama önemli haberdi.

İnsanımızın, asgari ahlak kavrayışımızın, hayatta başarmak üzerine zihniyetimizin, bilimden ve eğitimden ne anladığımızın, bilim kurumlarımızın şeklini şemalini ayna gibi ortaya koyan bir haberdi.

Sonunda olayı biraz daha sondajlama ihtiyacı duydum. Ve olup bitenleri öğrendikçe içimden “pes yahu!” deyip durdum.

***

Düşünün, bir fizik bilimleri doktora öğrencisi, kısa sürede 40 orijinal makale yazıp yayınlıyor!

Oysa fen bilimlerinde artık küçücük bir iddia veya varsayım için kılı kırk yarmak gerekiyor; bir makale için aylarca kafa patlatılıyor.

Belli ki bizimkine kimse uzun süre “ne yapıyorsun, nasıl yapıyorsun; sen dâhi misin, nesin?” diye sormamış.

Onun içinde bulunduğu tablo ise şu...

Müthiş bir pişkinlik!

Kapıp koyvermiş bir baştan savmacılık!

Hayatta köşeyi dönüp “yırtma” ve çalışma arkadaşlarına nal toplatma iddiası üzerine kurulu müthiş bir iştah!

Dahası var...

Dün bu konudaki tartışmaları içeren bir internet blog’una baktım.

Söz konusu öğrencinin bu işlerde az çok payı da bulunan hocası (hani “koskoca profesör” der ya halkımız; ondan!) gönderdiği mektupta olup bitenlerden utanç duyacağına skandalı ortaya çıkaran ODTÜ’lü öğretim üyelerine saldırıyor. Sıkıyorsa kendi yayınlarınızı da incelettirin tavrı takınıyor ve aynen şunları yazıyor: “Bana kel diyen sırma saçlı olsaydı yüreğim yanmazdı.”

Savunmaya bak, itiraf gibi!

“Ben yaptımsa ne olmuş! Herkes yapıyor” demenin folklorik ifadesi!

***

Gerçek şu ki, fen bilimleri alanında uluslararası boyutta bilimsel yayınlar yapacak her doktora öğrencisi ve öğretim üyesini zor durumda bırakacak; bilimsel referans ve jüri niteliğindeki kurumların şüpheli bakışlarını Türkiye üzerine çekecek nitelikte bir skandalla karşı karşıyayız.

Ama hani şöyle bir geriye dönüp çevremize bakınca da...

Kendi kendime dedim ki; şaşılacak ne var?

Akademik fikir ve eser hırsızlığını bir ülkenin üniversiteleri bile ciddiye almıyor; suçu sabit olanları bile bünyesinden dışarı çıkartmıyorsa şu olup bitenlerde şaşılacak ne var?

Hatta intihalcileri el üstünde tuttuğumuz bile söylenebilir.

Onları en gözde üniversitelerimizin başına rektör yapıyoruz. Başbakanlık Müsteşarı yapıyoruz. 200 sayfalık tezinin sadece 20 sayfasının kendisine ait olduğu saptanan birini “Cumhuriyet’i koruyan kollayan aydınların simgesi” sayıp mitinglerde peşine düşüyoruz.

E, bu durumda söz konusu doktora öğrencilerine ve öğretim üyelerine söyleyecek “ağır” bir sözümüz olabilir mi?

***

Aslında skandal insani ve sosyal açıdan daha çok şey anlatıyor.

İşin içinde bit yeniği olduğu bu kadar çok makale yazılmasından belli olmalıydı, demiştim hani...

Olayın “püf noktaları”ndan biri de orada işte!

Çünkü ne kadar orijinal bilimsel makale yazarsan o kadar para kazanıyorsun!

Makaleleri inceleyen ve hırsızlığı ortaya çıkaran ekipte yer alan doç. Dr. Özgür Sarıoğlu “bu aslında bir tür hortumculuktur; ceplerine 37 bin YTL para girdi” diyor.

Yani bir yandan akademik kariyer yapıyorsun, çevrende itibar kazanıyorsun, bir yandan da para kazanıyorsun!

Ama bütün bunlar bilimsel hırsızlık yoluyla oluyormuş!

Ne gam!

Düzen öyle bir düzen ki!

Mesela kürsülere çıkıp “bilimin ışığından” söz eder, “aydınlık Türkiye” üzerine nutuk atarsanız, kimse gerisine aldırmıyor!

*****

NOT DEFTERİ

“Hangimiz daha büyük yalancıyız? Ben seni aldattım, sense kendini!”

(L. DURRELL / Clea’dan)

arXiv - İntihal, bellek ve 12 Eylül

http://www.birgun.net/bolum-64-haber-50021.html


>Birgün , 28/09/2007


İntihal, bellek ve 12 Eylül


İngiltere'ye gelip geçirdiğim ilk iki haftalık I sürede sosyoloji yüksek lisansına başla-I madan önceki 4 haftalık English for Academic Purposes (Akademik Amaçlı İngilizce) programında, akademik yeteneklerin, referans verme sisteminin, alıntı yapmanın, iyi ve düzgün akademik makale yazmanın ve en önemlisi İngilizlerin plagiarism dedikleri, bizde de aşırmacılık veya intihal olarak gayet iyi bilinen anlayışın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamışken, internette okuduğum intihal olayı bizde hâlâ bu işin ne kadar 'yaman hırsız' süratiyle gittiğini bir kez daha gösterdi.

Radikal'in "14 fizikçinin 'intihal' isyanı" haberini okurken (11.09.2007), "keşke buna benzer ön hazırlık kursları Türkiye'de de olsa" diye düşünmeden edemedim -sonra bir kez daha düşündüm ve buna benzer kurslar olsa bile, durumun değişip değişmeyeceğinden emin olamadan düşünmeyi bıraktım-. Habere göre, aralarında 18 Mart Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanı İhsan Yıl-maz'ın da bulunduğu 14 Türk, uluslararası arenada yayımlanan 65 makalede intihal yapmakla suçlanıyordu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Dicle Üniversitesi, Mersin Üniversitesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üni-versitesi'nden (ÇOMÜ) 14 fizikçi iddiaları reddederken elektronik makale arşivi 'arXiv' (arXiv.org) akademisyenlerin yazılarını sitesinden çoktan çıkarmıştı.

MAKALELER GOOGLE'DAN ÇIKTI
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre intihal (aşırma) "Bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması" olarak açıklanıyor. 14 akademisyenin intihal yapmakla suçlanmasına giden süreç ise şöyle: 40 makalenin altında imzası bulunan ODTÜ Fizik Bölümü lisansüstü öğrencisi Mustafa Saltı doçentlik için sözlü sınava giriyor. Saltı ve sınava beraber girdiği bir başka lisansüstü eğitim öğrencisi Oktay Aydoğdu, yerçekimi konusunda pek çok ortak makale yayımlamış olmalarına rağmen, sözlü sınavda lise seviyesindeki temel soruları bile cevaplamakta zorlanıyorlar. ODTÜ öğretim görevlisi Özgür Sarıoğlu, ikilinin Newton mekaniği gibi temel konuları dahi bilmediğini söylüyor. Sınav sonrası şüphelenen öğretim görevlisi Ayşe Karasu internetteki 'Google' arama motorundan iki öğrencinin makalelerini araştırınca intihal izine rastlıyor ve ODTÜ'nün uyarması üzerine 'arXiv'in kurucusu Cornell Üniversitesi'nde fizik profesörü Paul Gins-parg araştırma başlatıyor.

Karasu, sonradan yaptığı açıklamada, intihalin aynı zamanda ekonomik kazanç olduğunu belirterek "Bu bir hırsızlık, hortumcu-luktur. Bu insanların cebine 37 milyar lira para girdi. Çünkü makale başına TÜBİTAK ve ODTÜ'den para alıyorlar" açıklamasını yapıyor. Araştırma sonucunda iki ODTÜ öğrencisinin yanı sıra diğer üç üniversiteden 12 bilim insanının yazdığı tam 65 makalede intihal bulunduğu tespit ediliyor. Peki, tüm bu yaşananlardan sonra sonuç ne dersiniz? ODTÜ, Saltı ve Aydoğdu'ya iki dönem uzaklaştırma cezası veriyor, iddialar bilim dergisi Nature'da da yer alırken 'arXiv'in kurucusu Ginsparg, "Bu kişilerin yaptığı, çizgiyi çok fena aşıyor" açıklamasında bulunuyor.

Bulunduğum Akademik Amaçlı İngilizce Programın'ın iki ana öğesi ve bize program başlar başlamaz endoktrine edilen iki önemli şey, aşırmacılık ve olası sonuçları ve kütüphanenin nasıl verimli kullanılması gerektiği. Örneğin, aşırmacılık konusunda sadece bu program için yazılmış bir kitap tüm program katılımcılarına daha ilk günden dağıtıldı ve referans verme sistemi, alıntılama, kütüphaneyi konu başlıkları üzerinden tarama gibi tüm incelikler programın ilk haftasında herkese -250 kişi- teker teker ve hiç bıkmadan anlatıldı. Ayrıca isteyen herkese, sonradan randevu sistemiyle tüm bu anlatılanlar bir kez daha anlatılacak.

HOCALARDAN ÖĞRENCİLER DEVRALDI

Aslında hocaların öğrenci makalelerini toplayıp onlardan makale yapmalarına alışkındık. İngilizce sınavlarında kopya çekip geçen öğretim üyelerine de. Ama alışmadığımız ve hala hesaplaşmadığımız bir sürü şey var. Bizde Doğramacı'nın, Alemdaroğlu'nun ve bilumum 'akademik'lerin aşırdıklarını gördükten sonra 12 Eylül ve bizim hâlâ hesaplaşamadık-larımız geldi. Bu toplum kendisini 12 EylüPde kaybetmişti. Tanıl Bora'nın dediği gibi "darbeler ve sonrasında yaşananlar, unutturulma-ması için bileylenmiş büyük azim ve iradeye rağmen, bugün unutulmuş vakalar görünümündedirler. Başka bir deyişle, geri kalmış, geçmiş gitmiş 'şeyler'dirler". Darbelerin toplumsal ilişkilerde açtığı yaraların, sebebiyet verdikleri 'medeniyet kaybının' muazzam tahribatını düşünmek bile, bunlarla yüzleşilmesini ve giderek kabuk bağlayan katmanların açılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu yüzleşmenin bir ayağı da üniversiteler.

Üniversiteler özgürlükçü anlayışın en önemli ayağı darbelerle yüzleşmek ve bu hesaplaşmanın bir parçası olarak, başka bir deyişle, canlı bir toplumsal-siyasal özerkleşme ve rüşt kazanma sürecinin yeniden düşünülmesini sağlamak. Yani Bora'nın deyişiyle 'nis-yan' politikasına karşı stratejik bir yeniden hatırla(t)ma hattı kurmak. Çünkü darbelerle ve darbecilerle hesaplaşmak -ki bu Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaşması anlamına geliyor- bizzat yaşanan demokrasi deneyimlerinin hatırlanmasını, çalma-çırpma-girme-çıkma edebiyatının ve bunların özeleştirisinin yapılmasını sağlayabildiği oranda, kolektif özgüveni besleyecek ve demokrat zihniyet yanlısı bir tutumun da güçlenmesini sağlayacaktır. Belki unuttuk ama inanın "başka bir insanlık ve başka bir dünya mümkündür."

ALI RIZA TAŞKALE

Monday, October 15, 2007

arXiv - BİLİM YAMYAMLIĞI

http://www.stratejikboyut.com/news_detail.php?id=187


http://www.stargazete.com.tr/index.asp?haberID=28491



"BİLİM YAMYAMLIĞI?"


Rektörler anayasa çalışmaları için dün olağanüstü toplandı. İntihal için tavır alacaklarını sanan Mehmet Altan da yanılıncı teşhisi koydu: Bilim Yamyamlığı...






20 Eylül 2007 / 08:08

Mehmet Altan/Star


20 Eylül 2007

Türban ve Hırsızlık


Dün sabah televizyondan Rektörler Komitesi’nin olağanüstü toplanacağını öğrenince, birkaç zamandır yeryüzü bilim dünyasında Türkiye’nin rezil olmasına neden olan ‘bilimsel hırsızlık’ olayını görüşeceklerini sandım. Yanılmışım.

Sivil anayasa çalışmalarını değerlendirnek için toplanıyorlarmış. Gündemin ilk maddesi de, üniversitelerde ‘kılık-kıyafetin serbest bırakılmasına’ ilişkin tartışmaymış.

Halbuki, ‘intihal’ bilim dünyasının en büyük suçudur.

Dünyanın en saygın üniversiteleri öğrencilerine önce bunu öğretir... Örneğin Harvard dua gibi ezberletir... Duymayanı da anında tasfiye eder.

Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun ise bir ‘bilim yamyamlığından’ farkı yok.

***

Bu durumu en iyi, bu skandalın sessizce geçiştirilmesini önlemek için çırpınan Metin Münir peşpeşe yazdığı yazılarda anlattı:

‘Geçen hafta yayımlanan Nature’de birkaç Türk üniversitesi ve birkaç Türk adı vardı. Fakat bunların dergide yer almasının nedeni herhangi bir buluş değildi. Bilim dünyasında bu güne kadar meydana gelmiş en büyük intihal skandalıyla ilgiliydi.

İntihal ‘bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine ait imiş gibi kullanmasıdır.’ Yani, çalmasıdır.

New York’taki Cornell Üniversitesi fizikçileri tarafından kurulmuş, bilimsel makale yayımlayan ArXiv adlı bir site var. ArXiv önce 14 Türk doktora öğrencisi, doçent ve profesöre ait orijinal araştırmadır diye yayımladığı 65 makalenin başka yazarlara ait makalelerden aşırı kopya olduklarını açıkladı.’

***

On dört Türk akademisyenin makale hırsızı olarak dünyanın en prestijli bilim dergisi Nature’de teşhir edilmesinin üniversiteler tarafından ölüm sessizliğiyle karşılanması bilim dünyamız adına utanç verici, küçültücü bir olay değil mi ?

İçimi rahatlatan tek şey, olayı ortaya çıkaranın ODTÜ Fizik Bölümü Prof. Ayşe Karasu’nun olması.

Olay geçen kasım ayında intihalci iki doktora öğrencisinin ODTÜ’deki sözlü sınavında ortaya çıktı.

Nature’ün haberine göre, Saltı ve Aydoğdu’nun yerçekimsel fizikle ilgili yayımlanmış birçok İngilizce makalesi vardı. Ancak, sınavda lise düzeyinde fizik bilgisine sahip olmadıkları anlaşıldı. İngilizceleri de tatminkár değildi. Şüphelenen profesörler, öğrencilerin arXiv’de ve diğer birçok uluslararası bilimsel dergide yayımlanmış olan makalelerini incelediler ve bunların büyük bir bölümünün başka makalelerden aşırılmış olduğunu gördüler.

Olayı arXiv’e bildirdiler. ArXiv kendi yaptığı araştırmasında, 14 akademisyene ait 64 makaleyi birçok bölümünün çalıntı olduğu iddiasıyla yayından kaldırdı.

***

Laiklikle yatıp kalkan ve siyaset dışında hiç bir şey konuşmayan rektörler komitesi, bilimin önemini ve gereklerini unutmuş gözüküyorlar.

Üniversiteler, insanların giyim kuşamlarıyla uğraşan terzihaneler değil...

Gençlere, düşünmeyi, beyinsel özgürlüğü ve bilim saygısını öğreten yerlerdir.

Ama bu gerçeği rektörlere kim öğretecek?

Onları eğitecek bir üniversite yok ki...

arXiv - Rektörüm; intihali boş ver, siyasete devam!

http://samanyoluhaber.com/index.php?khide=1&ghide=1&sec=20&hid=73707


http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=28536&yorum_id=23290


Hamza Erdoğan , Aksiyon , Sayı : 669 , 01.10.2007


Rektörüm; intihali boş ver, siyasete devam!


Bilim dünyası Türk üniversitelerinde yaşanan intihallerle çalkalanıyor. Ancak YÖK ve üniversiteler bu acı manzarayı düzeltecek önlemler almak yerine anayasa ve başörtüsü gibi siyasi tartışmalarla uğraşıyor.


Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ve rektörler, anayasa ve başörtüsü tartışmalarıyla gündemi meşgul edip gerginlik oluşturadursun, bilim dünyası Türk üniversitelerindeki intihal iddiaları ile çalkalanıyor. Ortadoğu Teknik Üniversitesi�nde (ODTÜ) yaşanan iki intihal olayı üzerine iki hafta önce harekete geçen �uluslararası elektronik kütüphane� konumundaki internet platformu (ArXiv), Türk üniversitelerindeki bazı öğrencilerle aralarında dekanların da bulunduğu toplam 14 öğretim üyesince kaleme alınan 67 makalenin �çalıntı� olduğunu saptadığını açıkladı. ODTÜ�deki iki öğrenci dışında, diğer makalelerin Diyarbakır�daki Dicle, İçel�deki Mersin ve Çanakkale�deki 18 Mart üniversitelerinin öğrenci ve öğretim üyeleri tarafından yollandığı tespit edilirken, bu rakamın sadece �aysbergin görünen yüzü� olduğu belirtiliyor. Olayın duyulmasının ardından Türk bilim adamlarının makaleleri siteden hemen çıkartıldı. Bilim otoriteleri intihaller sebebiyle üniversitelerimizin şahsında Türkiye�ye ağır ithamlarda bulunurken, ünlü İngiliz bilim dergisi Nature, konuyu �Türk fizikçileri intihal suçlaması ile karşı karşıya� başlığı ile tüm dünyaya duyurdu. Türk üniversitelerinde bilimsel hırsızlıkların sanılanın aksine çok daha yaygın olduğunu vurgulayan bazı öğretim üyeleri; YÖK ve üniversiteleri, bilim üretmek gibi asıl fonksiyonu olan konuları bir kenara bırakıp ideoloji üretip siyaset yapmakla suçluyor.

Geçmiş yıllarda intihal olayları üzerine yapılan bütün baskılara rağmen bu konuda harekete geçmeyen YÖK, Başbakanlık eski Müsteşarı Ömer Dinçer ile ilgili tartışmalarda hemen harekete geçmiş ve bir daha üniversitelerde görev vermemek üzere Dinçer�in akademik titrini geri almıştı. Şimdi tüm dünyadaki bilim adamlarının nazarına kadar çıkan �intihal tartışması� konusunda üniversitelerin sessizliğini koruması düşündürücü bulunuyor.

OLAY NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Bilim dünyasını sarsan intihaller, ODTÜ Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Karasu�nun iki doktora öğrencisinden şüphelenmesi sonucu ortaya çıktı. Geçen yıl kasım ayında ODTÜ�de doktora yapan Mustafa Saltı ve Oktay Aydoğdu isimli iki öğrenci sözlü sınava girdiler. Ancak öğrenciler, hocalarının ifadesine göre fiziğin temel yasaları arasında yer alan en basit soruları bile cevaplayamadılar. Oysa her ikisi de çok sayıda bilimsel makale yayımlamıştı. Ve üniversitede herkes onların başarısını konuşuyordu.

Durumdan şüphelenen Prof. Dr. Ayşe Karasu ile Doç. Dr. Özgür Sarıoğlu, yaptıkları incelemelerde iki öğrencinin makalelerinin intihal olduğu sonucuna vardı. ODTÜ yönetimi bir taraftan doktora öğrencileri hakkında soruşturma açarken diğer yandan tüm dünyadaki fizikçilerin baskıdan önce makalelerini gönderdiği elektronik kütüphane konumundaki �arXiv� adlı internet platformuna bildirdi. Amerika�da yayın yapan bilim ve akademik makale sitesi �arXiv� platformu, Saltı ve Aydoğdu�nun 40 makalesini arşiv kayıtlarından düşürdü.

Bununla yetinmeyen �arXiv��in yaptığı incelemelerde, intihallerin sadece iki öğrenciyle sınırlı olmadığı da anlaşıldı. Buna göre, ikisi dekan olmak üzere toplam 15 fizikçi daha intihal yapmış. Akademik site arXiv�in kurucusu New York Cornell Üniversitesi�nden fizikçi Paul Ginsparg, konuyu araştırınca Türkiye�den gelen 67 makalenin çalıntı olduğunu tespit ettiklerini belirtirken, bu makalelerin ODTÜ�deki iki öğrenci dışında, Dicle, Mersin ve Çanakkale 18 Mart üniversitelerinin öğrenci ve öğretim üyeleri tarafından yollandığı belirlendi.

Dünyanın en prestijli bilim dergisi Nature, olayı teşhir ederken �bugüne kadar böyle bir intihal olayı ile karşılaşmadıklarını� vurguladı ve hadisenin arşiv tarihinde bir ilk olduğunu iddia etti. İki sayfalık makalede bazı ülke ve kültürlerinde �hırsızlığın normal karşılandığı� şeklinde küçültücü ifadeler kullanılarak ülkemizle âdeta dalga geçiliyordu.

AĞIR VE BULAŞICI BİR HASTALIK

Olay sonrası sadece iki öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası verildi. İntihali ortaya çıkaran Prof. Dr. Ayşe Karasu, bu olayın, danışman hocadan bağımsız yapılan ilk öğrenci intihali olduğuna dikkat çekiyor. Bu durumu �ağır ve sirayet eden bir hastalık� olarak tanımlayan Karasu, böylesi hadiseleri engellemek için üniversite sisteminin değişmesi gerektiğini vurguluyor: �Bu hastalık çok büyük boyutlarda. Herkes şapkayı önüne koyup düşünmeli, çünkü üniversite sistemi ağır hasta ve hastalık sirayet ediyor. Yasalar yeniden düzenlenmeli, YÖK de olaya el atarak yasal düzenlemeler yapmalı. Ama öncelikle üniversiteler kendi temizliklerini yapmalı ve Telif Hakları Yasası uygulanmalı.�

Karasu, intihalin aynı zamanda bir ekonomik hırsızlık olduğuna dikkat çekiyor: �Bu bir hırsızlık ve hortumculuktur. Çünkü makale başına TÜBİTAK ve ODTÜ�den para alıyorlar. Ayrıca intihal, bilimsel kariyer için de önemli bir katkı. Başkalarının emekleri üzerinden kolayca bir yerlere gelenler diğerlerini de cesaretlendiriyor.�

ULUSLARARASI BAĞLANTISI VAR

Doç. Dr. Özgür Sarıoğlu ise olayın uluslararası bağlantıları olduğunu savunuyor: �Bu bir hırsızlık ve hortumculuktur. Bu insanların cebine 37 milyar para girdi. Çünkü makale başı TÜBİTAK ve ODTÜ�den para alıyorlar. Olayın Yunanistan, Romanya, Hindistan, Pakistan gibi uluslararası bağlantıları da var.�

1985 yılından bu yana üniversitelerde yaşanan intihallerle ilgili çalışmalar yapan Prof. Dr. Aysıt Tansel ise Türkiye�de bu işin çok yaygın olduğunu söylüyor. �Ortaokul ve liselerde ne kadar kopya çekiliyorsa üniversitelerimizde de intihaller yapılıyor.� diyen Tansel, üniversitelerin bazen itibar bazen de adam kayırmacılık yüzünden bunları örtbas ettiğini kaydediyor.

İNTİHALLE SUÇLANANLAR: BİZE HAKSIZLIK YAPILDI

Üniversiteden uzaklaştırma cezası alan intihalci doktora öğrencilerinden Oktay Aydoğdu ise olayın �kişisel husumet ya da kıskançlıktan� kaynaklandığını ileri sürüyor. Aydoğdu arXiv�in ODTÜ�deki hocaların şikayeti doğrultusunda hareket ettiğini iddia ediyor; ancak dünyanın bu saygın platformunun makalelerini �sebepsizce� yayından kaldırması konusunda bir şey söyleyemiyor. Çünkü web sitesinde yayımlanan bir makalenin daha sonra siteden düşürülmesi kurum için ciddi prestij kaybı anlamına geliyor. Aydoğdu, bu yöndeki ısrarlı sorularımız karşısında �Bilemiyorum, her şey dava sonucunda ortaya çıkar� demekle yetiniyor. Aydoğdu, temyizden sonra Prof. Dr. Ayşe Karasu ve Prof. Dr. Özgür Sarıoğlu başta olmak üzere bu gruptakiler hakkında da yasal işlemler yapacaklarını söylüyor. ArXiv hakkında da yasal süreç başlatacaklarını vurguluyor Oktay Aydoğdu.

PROF. DR. AÇIKGÖZ: ŞAŞKINLIK İÇİNDEYİZ

Makalesi çıkarılan 14 fizikçiden biri olan Dicle Üniversitesi Fizik Bölümü Dekanı ve Öğretim Üyesi Prof. İrfan Açıkgöz de, haksızlığa uğradıklarını düşünüyor. Açıkgöz, arXiv�deki makalelerinin kendilerine herhangi bir gerekçe gösterilmeden birdenbire yayından kaldırıldığını ileri sürüyor: �Süreç başlı başına bir muamma, bize �hakkınızda iddialar var, ne diyorsunuz� diye sormadılar ve aniden �intihal nedeniyle geri çekilmiştir� ibaresini koydular, şaşırdık. Kişisel olarak arXiv�e şikayetimi bildirdim; ama tatmin edici bir cevap alamadım. Prof. Açıkgöz, olayın kaynağında ODTÜ olduğunu, oradaki öğrencilerine adil olmayan bir soruşturma yapıldığını, açılan soruşturma sonucunda öğrencilere ceza verildiğini; ancak insanların savunmalarının dikkate alınmadığını iddia ediyor.

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Yılmaz ise olayın ardından kayıplara karıştı. Dekan Yılmaz�a bütün ısrarlarımıza rağmen ulaşılamazken, üniversite yönetimi Aksiyon�a yaptığı kısa açıklamada konuyla ilgili bir Etik Kurulu�nun oluşturulduğunu, kurulun yapacağı inceleme sonucunda çıkacak neticeye göre hareket edeceklerini belirtmekle yetindi.

Bilim dünyası Türk üniversitelerinde yaşanan intihal olayları ile çalkalanırken, YÖK ve üniversite yönetimleri, bugüne kadar olduğu gibi şu sıralar yine başka konularla meşgul. Gündemlerine hükümetin hazırladığı anayasa taslağı ile başörtüsü konusunu alan bu kurumlar, başlattıkları yersiz tartışmalarla ülkeyi germeye devam ederken, intihal meselesini ufak bir açıklama ile geçiştirdi. YÖK, bunun için bir Etik Kurulu teşkil ettiklerini söylemekle yetindi. Rektörler de bu konuda oldukça sessiz. İdeolojiyi bilimin önüne geçiren tavrından vazgeçmeyen YÖK ve üniversiteler bu suskunluklarını bakalım ne kadar sürdürecek�




Prof. Dr. Kayhan Kantarlı (Ege Üni. Öğretim Üyesi):YÖK SİSTEMİ, ÂDETA İNTİHALİ DAYATIYOR

Türk bilim insanlarının yaptığı bilimsel çalışmalara ve onların uluslararası saygınlığına gölge düşürüldü. Bu skandalın başlıca sebebi yöneticilerin şimdiye kadar ortaya çıkarılan bilimsel sahtecilikler karşısındaki örtbas etme tutkuları, kayırmacılık ve eğitimsizliktir. İntihalcileri görmezden gelen, taraflı davranan ve uyarılara kulak asmayan YÖK ve üniversite rektörlerinin bilim etiğini ciddiye almayan tutumları en sonunda, ülkemizde gittikçe artmakta olmasıyla övünmeye başladığımız uluslararası yayınların evrensel değerini de tartışmalı hale getirdi. Son olayda çoğunluğu doktora öğrencisi olan intihalcilerin arasında öğretim üyelerinden başka bir dekanın da bulunmuş olması son derece vahim. Bu bilimsel sahteciliklerin hangi boyuta ulaştığını da gösteriyor. Niteliğin ve dünya bilimine olan katkının değil, yayın sayısının öne çıkarıldığı YÖK sistemindeki �Kaç yayının var?� anlayışının sonucu olan bu yüz kızartıcı duruma şaşmamak gerekir. YÖK ve üniversite yöneticileri bunlara seyirci kalıyorlarsa, o ülkedeki bilimsel sahteciliklerin uluslararası bilim dergilerine haber olması normaldir. Öncelikle bilim adamları, ardından da YÖK, ÜAK, TÜBA, TÜBİTAK ve üniversite yönetimlerinin de bir an önce gerekli önlemleri alıp yasal yaptırımları, tarafsız ve etkin bir şekilde uygulamalı.




Prof. Dr. Rıdvan Karluk (Anadolu Üni. İktisadi ve İdari Bilimler ): İNTİHALE SUÇ DUYURUSU YAPTIM, HAKKIMDA SORUŞTURMA AÇTILAR

Aslında dünyada bu konuda çok ciddi cezalar uygulanıyor. Bilimsel hırsızlık yapan öğretim üyelerinin işlerine son veriliyor. Benzer yasalar bizde de var. Ancak üniversitelerimiz başka konularla uğraştıkları için bu tür olayların üzerine fazla gitmiyor. Mesela Öğretim Üyeleri Disiplin Yönetmeliği�nin 11/a-3 maddesi kapsamında üniversite öğretim mesleğinden uzaklaştırılmak için işlenmesi gereken fiil şudur: Bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek. Ancak bizde bu cezalar nerdeyse hiç uygulanmıyor. Örneğin üniversitemizde intihal yaptığı makalelerde benim ismimi kullandığı için bazı öğretim üyeleri hakkında dava açtım ve kazandım. Ancak intihal yapan kişiye bugüne kadar bir ceza verilmiş değil. Eğer üniversiteler �kol kırılır yen içinde kalır� zihniyeti ile sepetteki çürük elmaları atmazlarsa, sağlam elmaların da bir süre sonra çürüdüğüne hep beraber tanık oluruz!� Ben intihal edenlerle ilgili şikâyette bulunduğum için hakkımda üniversite soruşturma açtı. YÖK, Ömer Dinçer olayında şahin kesilmişti, ancak bugün uluslararası boyutlara ulaşan olayla ilgili ses çıkmaması düşündürücü. Hatta çifte standart.





Prof. Dr. Tahsin Yeşildere (Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı): SKANDAL, AHBAP-ÇAVUŞ İLİŞKİSİNİN SONUCU

Yüzümüzü kızartan, ülkemiz bilim insanlarının uluslararası saygınlığına çok büyük darbe vuran bu rezaletin baş sorumluları, bugüne kadar ortaya çıkan bilim hırsızlıklarını görmezden gelenlerdir. Ahbap-çavuş ilişkileriyle yok saymalar, bilim hırsızlıklarını aklamaların sonucu budur. YÖK, Üniversitelerarası Kurul, rektörler, dekanlar derhal önlem almalı. Doktora, yardımcı doçentlik, profesörlük jürilerinin oluşturulmasındaki sakatlık bilim hırsızlığının önünü açıyor. Önlem alınmazsa Türkiye�nin bilimi, akademisyenleri daha ağır darbeler alabilir.


Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA):
ETİK DIŞI DAVRANIŞLAR CEZALANDIRILMIYOR

İçinde çalıştığımız kurumlar uyguladıkları bilim ve bilim etiği eğitimi, aldıkları önlemler ve oluşturdukları çalışma disiplini ile tüm mensuplarının bilimsel çalışmalarının etik ilkelere uygun olmasını sağlayacak ortamları yaratmaktan sorumludur. Etik dışı davranışlar için belirlenen cezaların titizlikle uygulanması gerekir. Bunun için:

Bilim etiği eğitimi, bilim eğitiminin zorunlu bir parçası haline getirilmelidir.

Bilim ahlakının, kişisel ahlakın bir parçası olarak içselleştirilmesini sağlamak üzere, tüm öğrencilerin ve bilim insanlarının titizlikle uymaya and içecekleri kurallar açık seçik ve yazılı olarak belirlenmelidir.

Disiplin yönetmelikleri çalma, sahtecilik ve çarpıtmaya çok sert yaptırımlar getirecek şekilde yeniden düzenlemelidir.�

---------------------

http://www.samanyoluhaber.com/haber-73707.html

YÖK'ÜN GÜNDEMİNDE EĞİTİM YOK, SİYASET VAR


'İntihal'i bırak, siyasete bak!

Bilim dünyası Türk üniversitelerinde yaşanan intihallerle çalkalanıyor. Ancak YÖK ve üniversiteler bu acı manzarayı düzeltecek önlemler almak yerine anayasa ve başörtüsü gibi siyasi tartışmalarla uğraşıyor.


Saturday, October 6, 2007

arXiv - ODTÜ Bilim Hırsızlığıyla Sarsılıyor

http://www.telehaber.com/haberler/haber-1011252/


ODTÜ Bilim Hırsızlığıyla Sarsılıyor

Başta ODTÜ Olmak Üzere, Diyarbakır Dicle, İçel Mersin ve Çanakkale 18 Mart Üniversitelerinin Adının Karıştığı İntihal Skandalı, Tüba'yı Harekete Geçirdi.
Haberler.Com, 24.09.2007 02:22


Haberin Devamı »»



http://www.haberler.com/odtu-bilim-hirsizligiyla-sarsiliyor-haberi/



Haber Yayın Tarihi: 24 Eylül 2007 Pazartesi Saat 02:22



ODTÜ Bilim Hırsızlığıyla Sarsılıyor



Haber:  ODTÜ Bilim Hırsızlığıyla Sarsılıyor

Başta ODTÜ Olmak Üzere, Diyarbakır Dicle, İçel Mersin ve Çanakkale 18 Mart Üniversitelerinin Adının Karıştığı İntihal Skandalı, Tüba'yı Harekete Geçirdi.


Başta ODTÜ olmak üzere, Diyarbakır Dicle, İçel Mersin ve Çanakkale 18 Mart üniversitelerinin adının karıştığı intihal skandalı, TÜBA’yı harekete geçirdi.

Dünyanın en ünlü bilim dergilerinden Nature’da yayımlanan ve Türk akademisyenlerinin imzalarını taşıyan 67 makalenin çalıntı olduğunun ortaya çıkması üzerine TÜBA, Türkiye’deki bilim ahlakını mercek altına aldı. TÜBA’nın internet sitesinde yer alan, "Bilim Etiği Çağrısı" başlıklı duyuruda, ortaya çıkan skandalın bir fırsat olarak değerlendirilmesi ve sert önlemler alınması istendi. TÜBA tarafından yapılan duyuruda şöyle denildi:

"Nature dergisinin 6 Eylül 2007 tarihli 449. sayısı 8. sayfada yayınlanan haber, ülkemizde bilim ve bilim ahlakının durumu konusunda, gerek bireysel gerekse kurumsal düzeydeki eksiklerimizi sorgulama ve ilgili düzenlemeleri ivedilikle yapma zorunluluğumuzu gözler önüne seren sert bir uyarıdır. Bu eksikleri ortadan kaldırmak için üniversitelerin, üniversitelerarası kurumların ve genelde tüm bilim kuruluşlarının hiç vakit geçirmeden almaları gereken asgari önlemler,

bilim etiği eğitimini, bilim eğitiminin zorunlu bir parçası haline getirmeyi,

bilim ahlakının, kişisel ahlakın bir parçası olarak içselleştirilmesini sağlamak üzere, tüm öğrencilerin ve bilim insanlarının titizlikle uymaya and içecekleri kuralları açık
seçik ve yazılı olarak belirlemeyi,

disiplin yönetmeliklerini çalma, sahtecilik ve çarpıtmaya çok sert yaptırımlar getirecek şekilde yeniden düzenlemeyi içermek zorundadır." 24.09.2007 02:22

Sunday, September 30, 2007

Arxiv - ÜNVANLAR TUVALET KAĞIDIDIR

http://www.milliyet.com/2007/09/27/yazar/munir.html

Metin Munir , Millyet , 27.09.2007

Metin MÜNİR
MAALESEF DOSYALARI YAYINLAYAMAM
26 Eylül 2007
İntihal yani bilim hırsızlığını araştırmaya başlayınca bu ahlaksızlık türünün akademi dünyamızın madeninde çok kalın ve zengin bir damar olduğunu keşfettim.
İntihal ve bununla ilişkili diğer ahlaksızlık konuları üniversitlerimizin dokusunu çürütüyor.
Yazılarım çıkmaya başladıktan sonra bana birçok intihal dosyası gönderildi. Bir profesör zahmet etmeyip evime kadar geldi.
Maalesef bunları yayınlayamam. Metinleri kaşılaştırınca intihali, görmek mümküm ve çok kolay. Ama uzmanların inceleyip intihal olarak damgalamadığı dosyaları benim yayınlamam doğru olmaz.
Bu iş Yüksek Öğrenim Kurumu'nun ve teker teker üniversiteleri işidir. Maalesef YÖK bu konuya gerekli önemi vermeyerek ahlaksızlığın yaygınlaşmasına ve kök salmasına olanak sağlıyor.
Gerçi YÖK ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 14 fizikçinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları iddiaların en sonunda gündemine aldı.
Ama çoğu zaman ortaya çıkan intihal olayları örtbas ediliyor.
Öğrencilerin ve akademisyenlerin bu örtbas işlemlerinden haberdar olmaları mensubu oldukları camiaya karşı olan güveni, sarsıyor. Ahlaksızlığın yükselmek için geçerli bir yöntem olduğu kanaatini yaygınlaştırıyor. Hırsızlık geçer akçe oluyor � politkada ve bürokraside rüşvetin, balı tutanın parmağını yalamasının olağan sayıldığı gibi.
Bilimde dürüstlük bilgiden önce gelir. Dürüstlük � ahlak � kendi başına bir değer ifade eder. Dürüstlükten arıtılmış bilim işte bizde sık sık olduğu gibi kopya, uyudurma, hırsızlık vesaire oluyor.
Bu konuya bir süre ara verebilirim. Gazetedeki görevim ekonomi konularında yazı yazmaktır. Ama peşini bırakmayacağımdan emin olabilirsiniz.

Selcuk Aşkın
ÜNVANLAR TUVALET KAĞADIDIR
Üniversitelerdeki kopyacilik konusu, amnezik olan toplumda anlik bir esinti oldu!
Akademik unvanlarin alim sekli, bunlari almis olanlarin duzeyi, tum sistemin isleyisi, emir-komuta zinciri hiyerarsi icinde calisan universitelerin bilim yoksunu oldugunun ortaya cikmasi 'devletin yuksek cikarlarina' uygun dusmeyebeilir.
Ulke disinda, Turkiye'den alinan unvanlarin, birkac universite disinda, tuvalet kagidi olmasi da baska bir gerceklik.
Konuya yakinda donmeniz umuduyla.

Prof.Dr.Haluk Yetkin
ALMANYA'DAN KOVULAN PROFESÖRLER
Ben, üniversitelerimizin sorunlarını buzdağına benzetirim. Görünen veya görülmek istenen su üstündeki bölümüdür.
Zamanınızı daha fazla almadan size bir anektod aktarmak isterim;
1919' da Kaiser Wilhelm II. sürgündedir. Almanya'dan ziyaretine gelenlerle konuşur. Ülkede başta sanayi, tarım ve ticaret olmak üzere ekonominin çöktüğünü öğrenir (Berlin Ulaşım ve Teknoloji Müzesinde 1919 yılına ait bir banliyo treni biletinin üzerinde 3 Milyar Mark yazılı olduğunu gördüm). Üniversiteleri sorar, çok iyi durumda olduklarını öğrenir ve "Korkmayın, kısa sürede toparlanırız" der.
Bildiğiniz gibi, 1933 Üniversite Reformu, Alman Üniversitelerinden kovulan bilim adamlarımız tarafından gerçekleştirilir. Benim Hocalarım bu bilim adamlarının öğrencisiydi. Bize, hocalarının bilimsel ve kişisel ahlak konusundaki örnek davranışlarını aktarırlardı.

İsimsiz
BU NE BİÇİM İŞ
el insaf diyorum. Ben İstanbul'daki bir üniversitedeyim. Endüstri içi ticaretle ilgili bir araştırma yaparken (..... .....), (..... .....) (..... .....)' un birlikte yazmış olduğu birbirinin tıpatıp satır satır aynısı iki makale buldum:
1. 1. Türkiye ile Avrupa Birliği Ülkeleri Arasındaki Endüstri İçi Ticaretin Önemi İktisat İşletme ve Finans Dergisi (2005)
2. 2. 2. Türkiye ile Avrupa Birliği Arasındaki Dış Ticarette Endüstri İçi Ticaret , Afyon Kocatepe Ün İİBF dergisi (2004)
Birbirinin tamamen aynısı olan bu makalelerin hangisine dipnot vereceğim?
Dublikasyon gibi etik dışı bir olay değil mi bu? Bu arkadaşları uyarın lütfen böyle etik dışı uygulamalar yapmasınlar onlara yakışmıyor.

İSMİ BENDE GİZLİ BİR ODTÜ DOKTORA ÖĞRENCİSİNDEN
ÖDTÜ REKTÖRÜ BİZE SİZ BU ÜNİVERSİTEDEN DEĞİLSİNİZ DİYOR
ODTÜ'de öğretim üyesi yetiştirme programı (35. maddenin bir türevi) çerçevesinde doktora yapan bir araştırma görevlisiyim.
Yazmak istediğim konu intihal olayındaki vehametin de ötesinde ODTÜnün burada lisans eğitimi almamış olan öğrencilere bakışı. Bizler lisans eğitimimizi burda almasak da doktoramızı bitirdikten sonra başka bir üniversiteye dönecek olsak da burada doktora öğrencileriyiz. Doktoramız bitene kadar bu okulun öğrencileriyiz. Şimdi ODTÜ � aşağıda okuyacağınız bize gönderilen mailden de anlaşılacağı gibi � bizleri ODTÜ dışından, bizim öğrencilerimiz değil diye nitelendiriyor. Ancak uygulamada biz de en az ODTÜ mezunları kadar görev alıyoruz. Devletin bize sunduğu proje imkanlarından hocalarımız sonuna kadar
istifade ediyor "bu proje sizin, harcama hakkı sizindir," denmiyor ve alınan tüm malzemeleri giderken burada bırakıyoruz.
intihal meselesine gelince. Bunu yapan öğrenciler burada bir çalışma grubunun içindeydiler ama başka bir konuda, yerçekimi konusunda bu kadar makaleyi yazdılar acaba? Danışman hocaları bu makaleleri hiç mi denetlemedi? Bunlar basılmadan önce bölüm başkanı tarafından imzalanmadı mı? Fen bilimleri enstütüsü basıma göndermeden önce hiç mi bakmadı, görmedi?
Bir insan doktora öğrencisi iken yerçekimi konusunda 40a varan sayıda makale yayınlayamaz, bu sayı 5 bile olamaz çünkü bu insanlar doktora dersleri alıyorlardı bu dönemde ve doktora yeterlilik sınavına da girdiler. Böylesine bir yoğunluk içinde bu imkansız.
Bunu hiç mi kimse görmedi? Ne oldu da şimdi şikayet etmeye karar verdiler? Bu konu çok derin ve soruşturulması gereken çok fazla mesele var.
Bir başka konu bu öğrenciler lise fiziğini bile bilmemekle suçlanıyorlar. Böyle birşey sözkonusu olamaz, yanlış anlamayın, onları savunmuyorum ancak 4 üzerinden 3,80 civarı ortalama yaptı bu insanlar doktora derslerinden ve yeterlilik sınavını 2. ve 3. olarak geçtiler lise fiziği bile bilmeyen bir öğrenci fizik bölümünde bu başarıları gösterebiliyorsa orada bir fizik bölümü yoktur derim ben olsa olsa anaokuludur bu.
Acaba yazılan makalelere bakmadan "oh ne güzel, bölümümüzden çok sayıda makale çıkıyor," diye sevindiler ve bazı dürüst hocalarımız bu konuyu farkedip şikayetçi olunca mı biz ODTÜ'lü olmayanlar zan altında bırakıldık? Acaba "ODTÜ'lü" olup da bu işi yapan hiç yok mudur?
Bir inceleme yapan var mıdır bu konuda?

ÖDTÜ REKTÖRÜNÜN ÜNİVERSİTEYE MEKTUBU
Degerli Mensuplarimiz,
6 Eylul 2007 tarihli Nature Dergisi'ndeki bir yazi uzerine, ODTU'deki iki doktora ogrencisinin dahil oldugu intihal olaylari ile ilgili bazi haberler son gunlerde basinda yer almistir. Basinda yer alan bu haberlerde, ODTU'lu oldugu kaydedilen iki ogrenci, ODTU personeli veya mezunu degil, ODTU doktora ogrencileridir. Soz konusu ogrencilerden birisi TUBITAK burslusu olup, digeri ise 35. madde ile baska bir universite tarafindan ODTU'de gorevlendirilmistir.
Yayin Etik Komitesi Baskani'nin konu hakkindaki intihal suphesini Rektorluge iletmesi uzerine, 15 Ocak 2007 tarihinde Rektorlugumuzce ODTU Yayin Etik Komitesi'ne konu ile ilgili bir inceleme baslattirilmistir. 18 Ocak 2007 tarihinde ilk toplantisini yapan Komite, 22 Subat 2007 tarihinde ilgili dosyalari incelenmek uzere bilirkisilere gondermistir. Bilirkisi goruslerini degerlendiren Komite, 15 Mart 2007 tarihinde soz konusu yayinlarda intihal yapildigi sonucuna varmistir. Yayin Etik Komitesi'nin intihal ile ilgili karari uzerine ilgili ogrenciler hakkinda disiplin sorusturmasi acilmis olup, 16 Nisan 2007 tarihinde durum Yuksekogretim Kurulu Baskanligi, TUBITAK ve ilgili universite rektorlugune bildirilmistir.
Disiplin sorusturmasi 12 Temmuz 2007 tarihinde sonuclanmis ve ogrencilere egitim-ogretimden iki donem uzaklastirma cezasi verilmistir.
Ayrica, Yayin Etik Komitesi?nin degerlendirmesi, 22 Mart 2007 tarihinde Rektorlugumuzce JHEP dergi editorlerine bildirilmis ( http://www.po.metu.edu.tr/duyuru/genduy/2007/EditoreMektupEk1.eml ) ve http://www.po.metu.edu.tr/duyuru/genduy/2007/EditordenGelenCevapEk2.doc adresinde sunulan cevap alinmistir. Daha sonra JHEP dergisi editorunce yayinlanan bir yazida
(http://www.po.metu.edu.tr/duyuru/genduy/2007/Ek3sayfa1.jpg
http://www.po.metu.edu.tr/duyuru/genduy/2007/Ek3sayfa2.jpg
http://www.po.metu.edu.tr/duyuru/genduy/2007/Ek3sayfa3.jpg),
intihal uyarisinin ilk kez ODTU Rektorlugunce yapildigi acikca belirtilmistir.
Buna karsin, Nature Dergisi'nde daha sonra ( 6 Eylul 2007 tarihinde) cikan yazida ODTU Rektorlugunun ilk tesbit ve uyarilari yaptigi ve olayi ortaya cikardigi belirtilmemistir.
Gorulecegi gibi, Nature dergisinde cikan yazidan aylar once ve ilk bilgi gelir gelmez, Universitemiz ve Rektorlugumuz gerekli hassasiyeti gostererek, kendi sorumlulugunda olan tum islemleri yerine getirmistir.
Bilgilerinize sunarim.
Saygilarimla.
Prof.Dr. Ural Akbulut
Rektor

mmunir@milliyet.com.tr

Arxiv - YÖK VE İNTİHAL: NEFESİNİZİ TUTMAYIN

http://www.milliyet.com/2007/09/26/yazar/munir.html

Metin Munir , Milliyet , 26.09.2007


Metin MÜNİR



YÖK VE İNTİHAL: NEFESİNİZİ TUTMAYIN


Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) Genel Kurulu'nun geçtiğimiz Cuma günkü gündeminde dört üniversitede 14 akademisyeni kapsayan bilim hırsızlığı da vardı.
Eğer bir sonuç bekliyorsanız nefesinizi tutmayın.
Bu görkemli kuruluş başbakanın sabahleyin ettiği bir lafa öğleye kalmadan cevap yetiştirmesini bilir. Ama iş Türkiye'yi dünyada rezil eden bilim hırsızlığına geldi mi karar vermek için yıllarca başını kaşıması gerekir.
Beyanat vermek kolaydır. Ama yerlerde sürünen üniversite sistemine çeki düzen vermek kolay değildir.
Güncelleştirmek adına haber vereyim: YÖK, intihal yaptığı iddia edilen akademisyenlerle ilgili olarak Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'nden rapor istedi. Bu raporlar daha gelmedi.
Olayın Orta Doğu Teknik Üniversi'nde mydana çıkartılma tarihi aralık 2006'dır. ODTÜ'nün olayı Mersin Üniversitesine haber verme tarihi Nisan 2007. Yani bu üniversitelerin iddaları inceleyip YÖK'e bir rapor sunmaları için ellerinde altı ay kadar bir zaman vardı.
YÖK ÖDTÜ'den bir rapor beklemiyor. Orada intihal suçu işlediği iddia edilenler akademi üyesi, değil öğrencidirler. Onların cezalandırılması içi YÖK'e değil ODTÜ'ye aittir.
YÖK ÖDTÜ'den bir şey bekleyemeyebilir ama ODTÜ YÖK'ten bir şey bekliyor. Bu da üniversitenin kuruma göderdiği, intihali öğrenciler için suç haline getiren yönetmenliğin onaylanmasıdır. Siyasetten ne zaman vakit bulur da o işe bakalar, Tanrı bilir.
Diğer üç üniversiteye dönecek olursak. YÖK bunlardan raporları aldığında bu iş için var olan komisyonlardan birinde inceletecek. Komisyonlar bilirkişi oluşturup intihal iddialarını yeniden inceleyecek. Eğer bir suç tespit edilirse işlem yapılacak.
Ama dediğim gibi. Nefesinizi tutmayın. Öğrendiğime göre "intihal dosyalarının sonuçlandırılması 3-4 yılı buluyor."
YÖK'ten bir kaynak : Bize üniversitelerden gelmiş bir yazı yok," dedi. "Gene kurul'dan bir an önce tamamlanmasına dair karar çıktı. Uyarı yazısı yollanacak, acele edin diye."
İntihal incelemesinde titizlik gösterilmesi gerektiği muhakkak. Ama 3-4 yıl?
Dünyayı sarsacak kitaplarsan değil beş on sayfalık makalelerden bahsediyoruz.
YÖK titizliğin arkasına sığınamaz.
Yazımı bitirirken adı bende saklı, intihalden bağrı yanık bir akademisyenin cümlelerini YÖK'e ithaf etmek istiyorum:
"Türban olayından ben de endişeliyim ama bunca zaman türban olduğundan mı üniversiteler bu hale geldi? YÖK neden sahtekarlıklar konusunda üç maymunu oynuyor da türban konusunda bu kadar alevli davranıyor? Bıktım artık Atatürkçülük maskesi altında oynanan bu tiyatrodan. Atatürk yaşasaydı, türbandan daha çok sahtekar bilim adamlarını ayıklardı eminim."
Duyuyor musunuz, beyler ve hanımefendiler? Yoksa sesimin oraya gelmesi 3-4 yılı bulur mu?

İNTİHALE TEPKİLER
Prof. Dr. Baki Akkuş, Türk Fizik Derneği, Genel Başkanı
İNTİHAL İDDİALARI TÜRK FİZİK DÜNYASINA BÜYÜK ZARAR VERDİ
ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 15 fizikçinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları iddiaları kösenizde ve günlerdir diğer basın ve yayın organlarında yer almaktadır.
Öncelikle eğer iddialar doğru ise intihali (Bilim hırsızlığı) gerçekleştirenleri şiddetle kınıyor ve en ağır şekilde cezalandırılmalarını yetkililerden bekliyoruz.
ICTP (Uluslar arası Teorik Fizik Merkezi Trieste İtalya) ortaya çıkartılan ve daha sonra 15 Türk fizikçisinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları Nature dergisinde yer alınca ülkemiz kamuoyunun gündemine geldi.
Bu tür intihal (Bilim hırsızlığı) olayları dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde de az da olsa meydana gelmektedir. Ülkemizde de olabilmektedir. Burada önemli olan intihal (Bilim hırsızlığı) olayının ciddiye alınması ve intihal yapanların en sert şekilde cezalandırılmasıdır. Aksi takdirde intihal (Bilim hırsızlığı) olaylarının önüne geçilmesi mümkün olamayacaktır.
ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 15 fizikçinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları iddiaları gündeme geldiğinden bu güne kadar Türk Fizik camiası büyük zarar görmüştür.
Ülkemizde namuslu, dürüst ve alınterleri ile fizik araştırmaları yapan ülkemizin bilim ve teknolojisinin gelişimine katkı yapan binlerce fizikçimiz töhmet altında kalmıştır. Yurt dışından da yapılan yayınlarda sanki tüm Türk Fizikçileri bilim hırsızı gibi bir hava yaratılarak linç girişimi başlatılmıştır. Nature dergisinin baslığı ve alt baslığı:
Turkish physicists face accusations of plagiarism (Türk fizikçiler bilim hırsızlığı suçlamasıyla karşı karşıya)
"There are some cultures in which plagiarism is not even regarded as deplorable."Bilim hırsızlığının müessif bile sayılmadığı kültürler vardır.) seklinde olmasini hem irkci bir soylem ve hemde ulusumuza ve Turk fizik camiasina karsi yapilan bir linc girisimi olarak dusunmekteyiz. Ayrica bu makalelerin yayınlanmasında, "copy-paste" usuluyle makale yaptığı iddia edilen kişiler kadar, bu tip makaleleri kolay yayınlayan, hakemlerin hic mi sorumlulugu yok.
Bu linç girişimine karşı yapılacak tek şey ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 15 fizikçinin intihal yaptıkları iddialarının bir an önce yetkililerce soruşturulup sonlandırılıp Türk ve yabancı bilim camialarının bilgisine sunmaktır. Tüm meslek grupları için geçerli olan Intihal (Bilim hırsızlığı) olaylarına sessiz kalınması bunu yapanları cesaretlendirecektir.
Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki, yıllar önce alınan kararlarla makale yayınlayana teşvik anlamında parasal destek sağlamak, nitelikten çok, niceliğe yani makale sayısına önem vermek sonucunu doğurmuştur ve ne yazık ki intihal olaylarının meydana gelmesinde bu anlayışın da payının olduğunu unutmamak gerekir.
Tüm meslek gruplarını içine alacak, denetleyecek ve yaptırım gücü olan ETİK KONSEYİ'nin kurulması için bir yasa çıkarılmalıdır. Ayrıca akademik çalışma yapacak gençlere bilim etiği eğitimi verilmesi yanında öğrencilerin intihal yapmaları durumunda danışman hocaları da en az intihal yapan öğrenci kadar sorumlu tutulmalıdır.

Kayhan Kantarlı
Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi
ÜNİVERSİTELER TEMİZLENMEDİKÇE TEMİZ TOPLUN OLAMAYIZ
Bilimsel hırsızlıklar/intihal üniversitelerimizin kanayan bir yarası. Ne yazık ki YÖK ve Üniversite rektörleri başta olmak üzere ilgili kurum yöneticilerinin kanıtlanmış olaylar karşısında taraflı davranmaları ve gözlerini kapayıp örtbas etmeye çalışmaları cesaretlendirici bir etki oluşturdu bilimsel sahtecilikler çığ gibi büyüyüp bu günkü boyutuna ulaştı.
Basınımızın konuyu gündeme getirmekle birlikte, soruna mutlaka çözümlenmesi gereken bir olgu olarak sahip çıkıp ısrarla takipçisi olanlar o kadar az sayıda ki, her şey intihalcilerin ve yandaş korumacılığı anlayışıyla intihalleri örtbas etmeye çalışan meslekdaşlarımızın öngördüğü gibi gelişiyor ve basındaki sesler bir iki gün sonra kesilip her şey eskisi gibi devam ediyor.
Bizlerin çoğu kez bireysel olarak yürütmeye çalıştığımız mücadele ancak ... değerli basın mensuplarının ... destekleri sayesinde etkili olabilir.
Özellikle internet sayfanızdaki köşenizi, YÖK bilimsel sahtecilikler karşısında ciddi önlemler almaya başlayıncaya kadar, olanaklarınız ölçüsünde sorunla ilgili mesajlara açık tutmaya açık tutmaya çalışacağınıza güveniyorum.
Üniversitelerimiz, içlerindeki bilim etiği yoksunlarını temizlemedikçe "Temiz Toplum" olma özlemlerimiz gerçekleşemez.

Ayse Yaylali
EŞEĞİ ÜNİVERSİTE KANTİNİNE BAĞLAMAK
Profesör, "Eşeği üniversitenin kantinine bağlasan 4 senede mezun olur" demiş. Öğrencilerden biri de hazır cevap hemen atlamış, "4 sene daha bağlasan profesör olur" diye.

Mustafa Gündoğan
Bilkent Üniveristesi, Fizik-IV
GAZETELER İNTİHALLE NEDEN İLGİLENMİYOR?
Gidebileceğim o kadar çok tıp ve mühendislik bölümü varken, bilim adamı olmak için fizik bölümüne ilk tercihimle, girdim. Yüksek lisans ve doktoraya da devam etme niyetindeyim. Burada bu bölümde tüm öğrenciler benim gibiyken, intihali bir terbiyesizlik ve ahlaksızlık olarak görüyorken, bunun diğer üniversitelerde yerleşmiş bir sistem olduğunu görmek beni çok üzdü. Dolayısıyla bu intihal iddiaları beni potansiyel bir bilim adamı olarak bir hayli ilgilendiriyor.
Bu konunun basında yer almaması ve güya eğitimci olduğunu iddia eden köşe yazarlarının bile bunu köşelerine taşımaması, bana bu olayın bağlantılarının ve ciddiyetinin daha büyük olduğunu düşündürüyor. YÖK'ten e diğer üniversitelerden hala bir ses yok. Bunun üstüne lütfen gidiniz, peşini bırakmayınız.

mmunir@milliyet.com.tr